BAĞLAN DENİZ*
bdeniz15@ku.edu.tr/@baglandeniz
Muharrem İnce’nin kendine has popülizmi hakkında yazdığım ilk yazı, internet medyasında (basılı ana-akım medyayı kategori dışında bırakmak durumundayız) gördüğüm bir açığın ifadesiydi. Kaleme alınmaya başlanmasının üzerinden sadece altı gün geçmesine rağmen, İnce’nin yükselen profili, kitleyle aracısız iletişim konusunda göründüğü kadarıyla üstün başarısı ve bu iletişimi kurarken gösterdiği ‘performans’ çeşitliliği bu kısa ikinci yazıyı hem mümkün hem de bir zorunluluk kıldı.
Ellinci yılını yaşadığımız 1968 olaylarının önemli düşünürlerinden Guy Debord, ‘Gösteri Toplumu’ isimli eserinde; “Gösteri insanlar arasında gerçekten yaşanan otantik bir yaşantıdan bizi yabancılaştırmaya hizmet eden bir sosyal ilişkidir” diye yazar. Debord’un günümüz siyasetindeki ‘performans’ mefhumunu öngörür göründüğü bu alıntı, Tayyip Erdoğan’ın bu seçimdeki en büyük rakibi olan Muharrem İnce’nin seçim çalışmalarını incelerken de akıllara gelmekte.
Özellikle Muharrem İnce’nin pek çok küçük çiftçinin yaşadığı yerleşim yerlerinde yaptığı konuşmalar başka bir gerçeği ortaya seriyor. Kendi babasının da çiftçi olduğunu; küçük üretici de olsa çiftçinin bu ülkenin ‘dinamosu’ olduğunu söylemekten geri kalmayan İnce; bir yandan da ‘otantik yaşamdan’ haberi olduğu imajını tazeliyor ve şehirli, beyaz yaka, yabancılaşmış emekçilerle; köylü/çiftçi kesiminin karşılığını alamadığı emeğine tek bir seferde seslenmiş oluyor.**
Diken’de yayınlanan ilk yazımdan sonra, bu yazıya yazmaya beni iten ise FOX Tv’nin ana haber bülteninde karşılaştığım Muharrem İnce’nin eşiyle süpermarket ziyareti haberi/videosu oldu.
Hayatı boyunca şehirde yaşamış ve süpermarketten alışveriş etmek durumunda kalmış biri olarak İnce’yle kendimi ‘özdeşleştirmek’ten alıkoyamadığı fark ettiğim bu ‘performans’; yukarda bahsettiğim ikircikli durumu tekrar gösteriyor: Videoda İnce, muhabirle konuşurken “Ispanağı pahalı bulanlara çok kızıyorum” diyor ve ekliyor: “Ben de çiftçi bir aileden geliyorum; kar çamur içinde çiftçinin bu ıspanağı nasıl yetiştirdiğini iyi bilirim.”
Eşofman takımlarıyla ve en azından kamera önünde koruma olmadan, evden ‘mahalledeki’ süpermarkete yapılan bu ziyaret son dönemde gerçekten benzerini hatırlayamadığım bir ‘gösteri’ye dönüşüyor. Ramazan ayında fakir ailelerin evlerinde iftar yapılması ‘talimatı’ verilen ve bir bakanının böyle bir tweet attığı hükümet; İnce’nin gücünü ‘belirlenmemişlik’ten veyahut ‘yüzen işaretleyici’den (floating signifier) alan (herkesin kendine göre anlam çıkarabileceği bir performans) popülizmi karşısında ‘elitist’, ‘semirmiş’, ‘halkla bağı kopuk’ görünüyor.
Günde 4-5 miting canlı yayını ve propaganda bombardımanına maruz kaldığımız şu günlerde Muharrem İnce’nin performansı muhalefete 2’nci turda zaferi getirir mi hala belirsiz.
Ama akademide ve sosyal medyada ‘Erdoğan’ı kendi oyununda (sağ/neo-liberal versiyonundaki popülizm) yenemeyiz’ tarzı bir kötümser yaklaşımın iyiden iyiye zayıflanmaya başladığını ve muhalefetin ‘Kazanabiliriz’ inancının arttığını düşünüyorum (İlginç şekilde sol popülist rüzgarı Avrupa’da estiren ‘Podemos’ İspanyolcada ‘Yapabiliriz’ anlamına geliyor; bir pasiflikten aktifliğe geçme durumunu sembolize ediyor).
* Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler mezunu. Koç Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde yüksek lisans öğrencisi ve araştırma asistanı.
** Bu noktayı hatırlatan sevgili hocam Ceren Özselçuk’a teşekkürler.