2014’teki Adli Sicil kayıtlarına göre, bir yıl içerisinde çocukların cinsel istismarı suçundan 33 bin 992 başvuru yapılmıştı adliyelere. Bu başvurulardan 17 bin 589’u davaya dönüşmüştü.
Cinsel istismar mağduru çocukların yüzde 35’i 11 yaşın altındaydı. Ve bu davaların çok azında istismar suçu hakkıyla cezalandırıldı.
Bazen çocuğun yaşını araştırdı mahkemeler ve hemen her davada sanığa, “İyi hallisin” dediler. Ve bazı davalarda çocuğun, “rızasıyla” ilişkiye girdiğini söylediler.
Ve zaten biz 2002’den, Mardin’deki bir davadan alışıktık “rıza” kavramına…
Adliyedeki yazı işleri müdüründen karakoldaki polise, kışladaki yüzbaşından, esnafa kadar hemen herkes 13 yaşındaki bir çocuğu istismar etmiş, koca Yargıtay, “Rızası var” demişti. “Rızası var…”
Üzüntüleri kolay atlatırız biz. Görevimizi yaptığımızı düşünerek, “ses olduk” diye avunarak… Ne yapacağız ki, değil mi? Bu kutuplaşmış ülkede, birbirine düşman olmuş bu ülkede ne yapacağız?
Narin’den sonra kayıp çocuklar, istismar edilen çocuklar yeniden gündeme geldi.
Kayıp sayısını 2016’dan bu yana bilemiyoruz nedense… Türkiye’de bütün veriler artık gizleniyor.
İstismarla ilgili sınırlı bir veriyi ise Adli Sicil kayıtlarında bulmak mümkün.
2023 rakamları.
Cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlarla ilgili toplam dosya sayısı 114 bin 927.
122 bin 206 şüphelinin ismi geçmiş bu dosyalarda. Ve bu başvuruların 37 bin 40’ı davaya dönüşmüş.
Cinsel istismarla ilgili devreden dosyalarla birlikte 2023’teki başvuru sayısı 41 bin 710. İsmi geçen şüpheli sayısı 44 bin 830 kişi.
TÜİK verilerine göre neredeyse Türkiye’deki yetişkin erkek nüfusun yüzde 5’i, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar ve istismar suçlarından şüpheli durumuna gelmiş.
Dosyaların sayısı her geçen gün artmış.
Tarikatların elindeki çocukların sayısı belirsiz.
Çocukların hangi rant savaşının ortasında kaldıkları belirsiz.
Öldürülen kadın sayısını, kaybolan çocuk sayısını öğrenebilmek mümkün değil.
Rakamlar gösteriyor ki unutmuşuz… Çok üzülen devlet, çok üzülen iktidar, çok üzülen muhalefet…
Elbette emek verenlerin hakkı ödenmez, elbette ses olanların hakkı ödenmez ama unutmuşuz işte.