MESUDE ERŞAN
@mesudersan
mesudeersan@diken.com.tr
Derinliğini bilmediğiniz sığ sulara balıklama atlamak, ciddi omurilik yaralanmalarına yol açabiliyor. İki metrenin altındaki sığ sularda başın yere çarpmasıyla boyun kırılabiliyor. Kaza, felç veya ölüme neden olabiliyor.

Türkiye’de 28 ilin denize kıyısı var. Ancak bunların çok azında, sığ sularla ilgili uyarı tabelaları yer alıyor. Derinliği 1,5 metreden az olan su ‘sığ’. Güvenli atlayış içinse derinliğin en az 2 metre olması gerekiyor. Sığ suya balıklama atlayanların yüzde 30’u kısmi veya tam felç oluyor. Sığ suları gösteren uyarı levhalarının konulması kazaların önlenmesindeki en önemli adımlardan biri sayılıyor. ABD ve Avustralya’da deniz kıyılarına yerleştirilen uyarı levhalarının işe yaradığı ve bu sayede sığ suya balıklama atlama vakalarını yüzde 70’e varan oranda azalttığı görülmüş.
Güç ve cesaret gösterisi kazayla sonuçlanabiliyor
Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği’nin verilerine göre, Türkiye’de her yıl ortalama 500 boyun kırığı vakasına rastlanıyor. Sığ suya atlamayla ilgili kazalar en sık 12-25 yaş arası gençlerde oluyor. Bu yaşlarda gençler, sığ suya balıklama atlamayı önemli bir cesaret, güç gösterisi veya yarışma olarak görüyor.
Turistik tesislerde konaklayan tatilcilerin, alkol aldıktan sonra yine sığ suya veya havuza balıklama atlaması da benzer trajediyle bitebiliyor. Alkol tüketimi algıda, yükseklik ve derinlik farkındalığında bozulmayla birlikte, risk almayı artırabiliyor. Gençlerin heyecan ve macera arayışı, derinliğini bilmedikleri sulara daldırıyor.
Derinliği doğru tahmin edemeyebilirsiniz

Romatem Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Serap Latif Raif’e sığ sulardaki tehlikeyi sorduk. Raif, suyun derinliğinin kıyıdan veya yukarıdan bakıldığında tahmin edilemeyeceğini hatırlatarak “Bu sebeple su altında kaya ve benzeri bir cisim olabileceğinden balıklama atlamak oldukça tehlikeli” dedi.
Sığ suda çivileme de atlamayın
Suya dalarken hızlanıldığından, zemine çarpma anındaki ani durma ve darbe ciddi yaralanmalarla sonuçlanabiliyor: “Ayrıca su altında görülmeyen nesnelere (kaya vs.) çarpma da bu tip yaralanmalara neden oluyor.”
Sığ suya, ‘çivileme‘, yani ayakların üzerine atlamak da riskli: “Topuk, kalça, bel, sırt ve boyun omurlarında kırıklar meydana gelebilir.”
Solunum merkezi etkilenirse boğuluyor
Peki ne oluyor da bu kadar ciddi yaralanmalar yaşanabiliyor?
Raif şöyle yanıtladı: “Boyun omurgasının ani ve şiddetli geri zorlanmasıyla omurilikte hasarlar oluşuyor. Boyundaki omurilik bölgesi, kırık nedeniyle parçalanan omurga tarafından kesilebiliyor ya da sıkıştırılarak fonksiyon kaybına neden olabiliyor. Omurga boyunca her bölgede hasar görülebiliyor. Kollarda ve bacaklarda güçsüzlük, geçici ya da kalıcı felçler, solunum problemleri gelişebiliyor. Yaralanmalar ayrıca fonksiyonel kısıtlılık, yürümede güçlük, idrar ve gayta kaçırmaya neden olabiliyor. Ayrıca diz, kalça, ayak bileği ve diğer kemik yapılarda da kırıklar ortaya çıkabiliyor.”
Boyun kırıkları en sık beş ya da altıncı omurda görülüyor. Kol ve bacak kaslarını uyaran sinirlerin yanısıra solunum kaslarını da besleyenleri etkileyebiliyor. Raif, “Bu da boğulmayla sonuçlanabiliyor” dedi.
İlkyardım yanlışıyla felç etmeyin!
Her kazada olduğu ilk adım daima 112’yi aramak olmalı. Her kazazedeye ilkyardım yapar ve taşırken, omurgasında kırık varmış gibi davranılmalı. Omurga kırığı varsa ve yanlış ilk yardım yapılmışsa felçle sonuçlanabilir. Nitekim sakatlıkların birçoğu hastaların hatalı taşınmasına bağlı kalıcı hale geliyor.
Kazadan sonra hava yolunun açık tutulması önemli. Akciğere kaçan suyun drenajı için hasta ters yan yatırılmalı.
Kazazedeyi uygun koşullarda en yakın hastaneye nakletmek gerektiğini belirten Raif, şu uyarıları yaptı:
* Bacaklardan tutulup suyu boşaltması için asla sarkıtılmamalı.
* Kazazedenin taşındığı zemin düz olmalı. Dikkat edilmesi gereken en önemli konu taşınması sırasında boynunun hareket etmesini boyunluk ve benzerleriyle engellemek. Boyun omurları kırılmış olsa da omurilik henüz hasar görmemiş olabilir.
* Hastanın boynundaki şekil bozukluğu düzeltilmeye çalışılmamalı. Tekrar hatırlatalım, her vakaya omurgasında kırık varmış gibi davranarak özen gösterilmeli.
Rehabilitasyon gerekebilir
Erken dönemde hastanede ilgili bölümlerdeki tedavisi (ilaç, cerrahi tedavi vb.) yapıldıktan sonra hastanın mümkün olan en kısa sürede fizik tedavi ve rehabilitasyon bölümüne yönlendirilmesi çok önemli. Rehabilitasyon programlarının hastanın ihtiyacına göre düzenlendiğini belirten Raif şöyle devam etti:
“Kol ve bacak kaslarını güçlendirmek, yürümeyi sağlamak, varsa solunum problemini desteklemek ve bireyi mümkün olan en iyi fonksiyonel düzeye getirmek hedeflenir. Rehabilitasyon için farklı tedavilerimiz var. Fizyoterapi, robotik tedaviler, su içi egzersiz programları, ergoterapi yararlandığımız tedavilerinden birkaçı. İdrar ve bağırsak problemleri için de rehabilitasyon uygulamaları son derece önemli. Cinsel fonksiyon bozuklukları açısından değerlendirilerek uygun tedaviler için yönlendirilir. Hastanın diyetinin düzenlenmesi, psikolojik açıdan değerlendirilerek tedavisinin planlanması da rehabilitasyon programında son derece önemli.”