Britanya’nın etkili gazetelerinden Financial Times’ın bugünkü başyazısında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın muhalif kesimlere baskısı eleştirilerek,“AB ve ABD görmezden gelmemeli. Erdoğan’ın otoriter yöntemlerine karşı ne yapacaklarına karar vermeleri lazım” dendi.

Fotoğraf: Reuters
BBC Türkçe’nin aktardığı yazıda, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığının ilk 18 ayında 1845 kişiye hakaret davası açtığını anımsatılarak AB ile Türkiye arasında varılan mülteci anlaşmasına atıfla, “Ama bu, Angela Merkel ile AB’nin, Avrupa’ya göçmen akının sınırlandırılması için isteksizce Ankara’yla pazarlığa oturmasına engel olmadı” dendi. AB ile anlaşmaya varıldığı sırada Zaman gazetesine el konduğuna dikkat çekti.
“Bu hafta, Almanya ve AB ifade özgürlüğü tutumlarından geri adım atmadı. Avrupa ve AB şimdi, demokratik değerleri açıkça hor gören ve hukukun üstünlüğü çiğneyen stratejik bir NATO müttefiki ve AB adayı ülkenin lideri Erdoğan’a verdiği tavizleri sınırlandırmaya mı başlıyor?” diye sorulan başyazıda, Türkiye’nin Avrupa kurallarına uyma niyetinde olmadığı yorumu da yapıldı.
Resmi tutumu papağan gibi tekrarlıyorlar
‘Bu suça ortak olmayacağız’ bildirisini okudukları için tutuklanan üç akademisyenin durumuna da işaret edilen başyazıda, “Akademisyenlere yöneltilen suçlamalar da, ‘Kürt terörüyle ilgili resmi tutumu’ papağan gibi tekrarlıyorlardı” ifadesi kullanıldı.
Başyazının devamı şöyle: “Cumhurbaşkanı Erdoğan da ABD ile çarpışma rotasında olabilir. PKK ile mücadelesi, şimdi de 60 milletvekili bulunan sol parti HDP’ye saldırmaya yönelebilir. HDP’ye karşı harekete geçmesi durumunda, Avrupalıların ve Amerikalıların Erdoğan’ın otoriter yöntemlerine karşı ne yapacaklarına karar vermeleri lazım. Bu, Kürtleri PKK’nın silahlı adamlarına doğru itecek ve iç savaş riskini bileyecektir. Cumhurbaşkanı’nın amaçlarından bazıları, HDP’nin koltuklarından bir kısmını seçimle geri kazanıp Anayasa’yı değiştirmek için ihtiyaç duyduğu çoğunluğa ulaşmak ve Meclis ve mahkemeler üzerinde daha fazla güç elde etmek olabilir. Erdoğan, istikrarı yalnızca kendi idaresindeki bir yönetimin sağlayabileceğini söylüyor. Kanıtlar ise aksi yönde.”