Nasıl ki dün birileri için “Oh olsun” denmiş ve operasyonların Türkiye’yi nereye götürdüğüne bakılmamışsa, bugün de bir tür kişisel intikam duygusu ve iç soğumasıyla, benzer bir şekilde başkaları için “Oh olsun” denilebiliyor. Bu şüphesiz insani ve insani olması ölçüsünde anlaşılabilir de bir tutum, başkalarına büyük acılar çektirenlerin şimdi kendilerinin benzer şeyler yaşaması, insanların içindeki ‘ilahi adalet’ duygusunu tatmine yardımcı oluyor.
Ancak ortada tıpkı dün olduğu gibi bugün de bir apolitizm var. Tutuklayanlardan çok tutuklananlara bakan, meselenin bağlamını kaçıran, bugünkü operasyonların da tıpkı dün olduğu gibi rejim inşasına hizmet ettiğini göremeyen bu “Oh olsun”culuğun bizi politik olarak götürebileceği bir yer yok.
Peki apolitizm sadece “Oh olsun”culukla mı sınırlı? Elbette ki hayır, bir de “Vah vah”çı apolitizm var ki, evlere şenlik. Düne kadar iktidarın Türkiye’yi demokratikleştirdiğine inananlar ve hepimizi buna inandırmaya çalışanlar, bugün gidişatın ne kadar kötü olduğunu göstermek için ‘demokrasi savaşçısı’ yazarların, gazetecilerin birer birer nasıl tutuklandığını anlatıyor, denklemi ‘otoriter rejim-demokrat gazeteciler/yazarlar’ diye kuruyorlar.