Gazeteci kılıklı tetikçilerden birinin siyasi literatürümüze kazandırdığı ‘sivil ölüm’ ya da aynı anlama gelmek üzere ‘medeni ölüm’le cezalandırılan insanlar için Almanlar imparatorluk döneminde ‘Vogelfrei’, ‘Kuş gibi özgür’ tabirini kullanırlarmış. Hemen bütün haklarını yitirme, var oluşunun ‘çıplak hayat’a indirgenmesi anlamında düşünüldüğünde Marx’ın ‘özgür emekçi’ tanımını hatırlatan, içerdiği zalim ironiyi düşününce ise egemenlerin ‘özgürlük’ kavramını nasıl eğip bükebildiklerini gösteren muazzam bir tabir bu.
Evet, bugün Türkiye’de ‘kuş gibi özgür’ yüz binlerce insan var, çünkü Türkiye son bir yılda ‘sivil ölüm’ denilen şeyi keşfetti.
Cinayetten sayılmayan ölümler ülkesi burası artık. Soma’da, Ermenek’de, Şirvan’da, madenlerde, inşaatlarda işçilerin, Aladağlar’da çocukların, ülkenin dört bir yanındaki ‘namus cinayetleri’nde kadınların öldürüldüğü ve hemen hepsinde cezasızlık mekanizmasının yürürlükte olduğu, sorumluların eninde sonunda paçayı yırttığı bir ülke.
Siyasetin sıfır derecesindeyiz şimdi, ölümle yaşamın karşı karşıya geldiği o mutlaklık noktasında yani ve safımız belli, iyi ki belli…