Yaklaşan yerel seçimlere giderken ortadaki siyasi tabloyu da AKP’ye oy verenler, gidişattan endişe duyan seküler kesimler ve demokratik talepleri için mücadele eden Kürt siyasi hareketinin tabanının oluşturduğu bir panorama içinde üçlü bir bölünme olarak tarif etti. Adalet isteğinin toplumun geniş bir kesiminin ortak talebi olduğunu dile getiren Ağırdır, farklı siyasal tercihler dile getiren kesimlerin talepleri bakımından öncelik sıraları farklı olsa da adalet talep edenin, ekonomik iyileştirme gibi talepleri savunmadığının düşünülemeyeceğini, dolayısıyla aslında bu farklılıklar üzerinde ortak bir ‘biz’ kimliği etrafında yeni hikayenin oluşturulabileceğini savunarak, bu açıdan muhalefet aktörlerinin tutum ve pozisyonlarının önemli olduğuna vurgu yaptı.
Türkiye’de büyük çoğunluk açısından devlet, düzen, istikrar kavramlarının önemli olduğuna dikkat çekerek, ‘kas devleti’ yerine, -kavramları böyle kullanmasa da- burjuva demokratik normlar açısından, farklılıkların birlikte yaşayabileceği yeni bir devlet ve düzen inşası ihtiyacını dillendirdi.
Bu tablo, ülkenin içinde bulunduğu durumdan duyulan tedirginliği ifade ederken, değişime dair çözüm önerileri bakımından bu tedirginliğin belirlediği sınırları aşan bir yol ve yöntemle buluşmuyor.
Sonuç olarak, siyasi açıdan aklıselim olanların ittifakı ile sağlanacak bir muhalefet üzerinden değişim ummak, hele Türkiye gibi bir ülkede fazlasıyla ütopik kalıyor. Ya da o ortak yeni ‘biz’ kimliği, insanların zamanla bunu mümkün kılacak ferasete erişmesini beklemekle mümkün olamayacağına göre nasıl olacak?