Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Kürt sorununda ‘çözüm süreci’ olarak adlandırılan sürecin bittiğini ilan eden açıklamasının üzerinden dokuz yıl geçti ve Türkiye üst üste gelen asker cenazelerini konuşuyor.
Bugünler aynı zamanda tarihsel açıdan ilginç bir kesişme noktası. Önceki gün, Türkiye’nin en karanlık süreçlerinde adı geçmiş olan, ‘faili meçhuller’ döneminin Eski MİT Kontrterör Daire Başkanı Mehmet Eymür, hayatını kaybetti. Yarın da ‘Tamburalı Paşa’ lakaplı, Eski Özel Harp Dairesi Başkanlarından, Emekli Korgeneral Hasan Kundakçı’nın birinci ölüm yıl dönümü.
Eymür, Perinçek ile sık sık takışan, polemik yapan bir isimdi. Kundakçı, 2017 yılında Vatan Partisine katıldı. Ancak bu, onları karşıt kılmıyor. Her ikisi de “terörle mücadele” anlayışının her türlü yöntemle devamını savunarak bugüne gelen kanlı yolun taşlarını döşeyen iki etkili isimdi.
Eymür, meslektaşımız Gökçer Tahincioğlu’nun kendisiyle yaptığı, açık ve net sorulardan oluşan söyleşide, işkenceyi savunmuş ve kendisinin de yaptığını itiraf etmişti. 1970’lerde THKP-C’nin kurucu kadrolarından Ulaş Bardakçı’nın İstanbul Arnavutköy’de bir evde, Mahir Çayan ve arkadaşlarının da Kızıldere’de katledildikleri operasyonlara katılmıştı. İlhan Selçuk’un da bir dönem işkence gördüğü ve kitabını yazdığı Ziverbey Köşkü’nün sorgucuları arasında yer almıştı. ‘Faili meçhuller’ döneminin simgelerinden ‘Yeşil’ lakaplı Mahmut Yıldırım’a görev verip kullanan isimlerdendi.
Eymür, “Terörle mücadelede her yol mübahtır”ın kitabını hayatıyla yazmış biriydi. Sadece adının geçtiği bilinen olayları sıralamak bile bir köşe yazısının sınırlarını aşar.