Mesele başkalarının Türkiye tartışması olduğunda gerçeklikten kaçma halini son derece net bir biçimde algılayabiliyoruz. Ama biz de aynı tutumu IŞİD, PKK ve FETÖ için kullanıyoruz. Başkaları bizi ‘aslında’ zayıf gördüğü ölçüde, biz de başkalarını ‘aslında’ zayıf görme eğilimindeyiz.
Psikolojik açıdan rahatlatıcı olabilen bu bakış, çıplak gerçekliğin ötesinde bir ‘hakiki’ gerçeklik sevdasına kapıldığı ölçüde durumu anlamakta ve çözmekte de aciz kalacaktır. Üst akıl söylemi bu açıdan paralize edici bir unsur… Çünkü bütün bu terör örgütlerinin hepsi birden tek bir üst aklın himayesinde ve yönlendirmesinde ise yapılacak pek bir şey yoktur. Bu varsayım topluma karamsarlık ve atalet aşılamaktan başka işe yaramaz ve terörle mücadelenin kazanılamamasının da zeminini oluşturur.
Bu kolaycı kaçış karşımızdaki saldırgan yapılanmaların azımsanmasına, buna karşılık hayali arka planın aşırı önemsenmesi ve enerjimizin boş ideolojik tartışmalara kurban edilmesine neden olur. Bir yandan terör yapılanmalarını inceleme ve işleyiş mekanizmalarını anlama gayretimiz anlamsız hale gelir. ‘Bunlar sadece taşeron’ diye baktığımız sürece söz konusu örgütlenmelerin içsel dinamiğini, zihinsel yapısını ve toplumsal destek ağlarını ihmal ederiz. Diğer yandan şimdi televizyon tartışmalarında olduğu üzere, bir yığın insan boş ve anlamsız ama büyük teorilerle bize küresel komplo masalları anlatır durur.