Mesele ataerkil zihniyetten entelektüellerin çıkmaması değil, çünkü çıkabilir…
Mesele otoriter bir yönetim ve siyaset anlayışı altında ezilen bir ataerkilliğin, kendi içinde tomurcuklanan özgür düşünce ve entelektüel duruşa ne derece müsamaha göstereceği… Bunun çok mümkün olamadığını, ‘sürüden ayrılanı kurt kapar’ mantığının son derece yerleşik olduğunu gözlemliyoruz.
Siyaset ise topluma olan güvensizliğini her fırsatta aynı uyarı ve tehditleri savurarak gösteriyor. Toplumun ‘davulcu veya zurnacıya’ kaçmasına izin vermemek bir yana, özellikle muhafazakar cemaatin içinden bir ‘davulcu’ veya ‘zurnacı’ çıkmasından duyulan korkuyu yansıtıyor.
Dolayısıyla söz konusu cemaatin içinden özgür düşünen ve bunu kamuoyu ile paylaşmaktan çekinmeyenler çıksa da, bu kişiler sonuçta kendi cemaatlerinin dışına doğru iteleniyor ve yabancılaştırılıyorlar.
Bu da ataerkil zihniyet içinde şekillenen zihni ortamın tüm olumsuzluğu ile sürdürülmesini mümkün kılıyor.