AKP hakları ideolojik olarak ihlal edilmiş olan bir kesimin sesi olarak siyasi alana girdi, ama toplumsal değişimi içselleştirme yeteneği sayesinde çok daha çoğulcu ve genişleyen bir sosyal zemine oturdu. Bunun verdiği meşruiyetle de vesayetçi sistemin imtiyaz alanını haklı olarak ihlal etti.
Ne var ki neyin yıkılması gerektiğini bilmek, neyi inşa etmek gerektiğini bildiğinizi ima etmez. Yıkacağınız yapı zaten karşınızda durmaktadır ve onu her yönüyle tanımaktasınızdır. Oysa inşa edilecek olanın alternatifler arasından seçilmesi gerekir ve bu tercihi kendinizi iktidarda kalıcı kılacak şekilde yapmak durumundasınız.
Görünen o ki AKP intelijensiyası partiye, Türkiye’ye ve dünyaya bu türden bir yaklaşım içinde bakmıyor. Hedef ‘iktidar’ olarak konduğu ölçüde, iktidar olmanın ‘yeterli’ olduğunu ima eden bakış egemenliğini sürdürüyor.
Sanki ondan sonrası kendiliğinden ‘doğru’ olacakmış gibi. Ya da ‘liderlik’ her halükarda ‘doğruyu’ biliyormuş veya bulacakmış gibi… Ama öyle olmuyor.