Aslında dünyada 1980 sonrası başlayan küreselleşme politikaları bugün değişmek zorundadır. Dünyada genellikle 30-40 yıllık dönemlerde konjonktürel durgunluk yaşanmıştır. Dünyada serbest piyasa ekonomisi uygulayan ülkelerde, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra başlayan, önceleri yüksek büyüme ve istikrar getiren Keynesgil politikalar da, sonunda stagflasyon yaratmıştı. Bugün dünyada enflasyon var ve fakat 1980 öncesi kadar değil. Ama Ukrayna savaşının da etkisi ile durgunluğun daha da artacağı anlaşılıyor.
Türkiye’de ise bu defa maalesef durgunluğun krizi derinleştirme riski daha yüksektir. Çünkü ekonomik sorunlara siyasi sorunlar da eklenmiştir.
Siyasi iktidar, popülizmden vazgeçmiyor. Bunun için IMF’den daha yüksek ve ucuz kredi alma yoluna gitmedi. Zira IMF ön şart olarak popülist politikaların kaldırılmasını isterdi.
Ana muhalefet partisi, genel başkan sorunu yaşıyor. Demokratik ülkelerde 10 seçim kaybeden genel başkan ayrılır. Partiye yeni kan gelir. Ecevit ile böyle olmuştu.
İYİ Parti de parti içi sorunlardan, ülkenin ekonomik sorununu göremiyor.
Bütün bu partilerin hiçbirinde, bilinen sorunları daha heyecanlı söylemek dışında; Türkiye için ciddi bir çıkış yolu modeli üretilmedi.
İşin özü; eğer siyasi partiler popülizmden ve ben esaslı siyasetten vazgeçmezse, çözüm üretmezse, halk baskısı yaratamazsa, ekonomi alanında yüzyılın en büyük sorununu, yüksek enflasyon içinde yüksek daralma (stagflasyon) yaşayacağız.