BANU GÜVEN
@banuguven
Cumhurbaşkanının “Kadın ile erkek aynı yarışta koşabilir mi” sorusunun ardından yazdığım ‘Ben kadınım, istediğim gibi koşarım’ başlıklı yazı çok okundu ve paylaşıldı. İlk kez bir yazıya böyle başlıyorum ama şimdi sizden ricam, bu yazıyı da okuyorsanız aynı şekilde paylaşmanız. Aksi halde büyük haksızlık olacak. Kime mi? İlk kez maraton koşan kadına. Kathrine Switzer demiştik, değil mi? Hayır, ondan önce maraton koşan, büyük olasılıkla onu cesaretlendiren Bobbi Gibb’e!
Ben de çoğunluk gibi ilk maraton koşan kadının, 1967’de Boston Maratonu’na adının baş harfini verip cinsiyet belirtmeden kaydolan Kathrine Switzer olduğunu zannediyordum. Hep onun hikayesine denk gelmiş, videolarını seyretmiş ve söyleşilerini okumuştum. Sonra Switzer ile 50’nci yılda Boston’da koşmuş olan maratoncu bir kadın okurumdan şöyle bir mesaj geldi:
“Güzel bir yazı yazılmış. Teşekkürler öncelikle Türkiye’de bu konuya değinmiş olduğunuz icin. Koşu ile yakinen ilgilenen ve Kathrine Switzer ile bilhassa Nisan 2017’de 261 Fearless Women ekibinde Boston Maratonu’nu koşmuş biri olarak bir düzeltme yapma gereği duydum. (Bu) Kathrine’in hep özellikle vurguladığı ve kendini bazen suçlu hissettiği bir konudur. Boston Maratonu’nu ilk kez koşan kadın maratoncu Kathrine degildir. Bobbi Gibb Boston Maratonu’nu 1966, 1967 ve 1968 yıllarında, Kathrine’den de bir saat daha hızlı koşarak, üç kez bitirmiştir ve Boston Atletizm Derneği tarafından da Öncü Kadın Maratoncu ödülü almıştır. Peki Katrine ile Bobbi’nin farkı nedir? Neden herkes Kathrine’i bilir, ama Bobbi’yi bilmez? Bobbi, kadın kimliği ile koşmamıştır, yani koştuğu üç Boston’ı da numarasız koşmuştur. O yüzden resmi yarış sonuçlarında ismi yoktur. Kathrine bunu bir adım ileriye götürerek, kimliğini ilk başta gizleyip yarışta ortaya çıkmış, resmi olarak maraton bitiren kadın olarak adı tarihe geçmiştir. Ufak ama çok onemli bir ayrıntı. O açıdan koşu camiasında en net bilginin yer almasını istedik. Tekrar teşekkürler yazı için.
Koşu Dünyamız, Gülsüm Öztürk Rüstemoğlu”
Bobbi Gibb’in hakkı!
Yüreğime bir ağırlık çöktü. Bu, çoğunluğun ilk kadın maraton koşucusu bildiği Kathrine Switzer’den bir yıl önce tam maraton koşan bir kadın olduğu ve bu kadının, bir bakıma, hakkının verilmediği anlamına geliyordu.
Hemen ders başına oturdum. İnternette ismiyle arayınca, karşıma altın sarısı saçlı, atletik yapılı, dünya güzeli, pırıl pırıl bir genç kadın çıktı. Bitiş çizgisine yaklaşırkenki fotoğrafı harikuladeydi! Biraz daha kurcalayınca Gibb’in 1966 maratonunu, beraber koştuğu erkeklerin üçte ikisini de geride bırakarak tamamladığını öğrendim! Bu katıldığı ilk maratondu!
Gibb Boston Maratonu’nu ilk kez 1964’te gördü ve görür görmez katılmayı kafasına koydu. Anne babası uzaktayken köpeklerini de alıp minibüse atladı ve Batı’ya doğru yola çıktı. Araba kullanıyor ve uzun mesafe koşuyordu. Böyle giderek Pasifik’e kadar vardı. Bu antrenmanlar sırasında her koşuda mesafeleri uzatarak tek bir seferde 64 kilometre koşmayı başardı! O zamanlar kadınlar için koşu ayakkabısı yoktu, antrenmanlarını hemşirelerin giydiği türden ayakkabılarla yaptı. Koştukça kendini özgür hissediyordu.
Derdi yarış kazanmak değildi, koşmaktı!
Yarıştan birkaç ay önce maratona kaydolmak için Atletizm Derneği’ne başvurdu. ‘Fiziksel olarak yeterli ve yetkin olmadığı, erkekler yarışı olan maratona katılamayacağı’ söylendi. Gibb pes etmedi. Erkek kardeşinin kapüşonlu sweathirtünü ve şortunu mayosunun üzerine, yeni aldığı erkek ayakkabılarını ayağına geçirdi. Başlangıç çizgisine yakın bir noktada çalıların arkasına gizlendi, yarış başladıktan hemen sonra kalabalığın içine daldı.
Bir süre sonra etrafındaki erkekler onun kadın olduğunu farkettiler. Baktı ki destek geliyor, onu pişiren kapüşonlu sweatshirtü çıkarıp attı ve daha rahat koşmaya başladı. Maratonda bir kadın olduğunu görenler onu alkışladılar. Anlattığına göre o koşarken çığlık atanlar, yerinde zıplayanlar ve ağlayanlar bile oldu. Gibb ilk maratonunu 3 saat 21 dakikalık dereceyle ilk üçte bire girerek tamamladı! Finiş çizgisindeki o güzel fotoğraf, o zaferin fotoğrafıydı! O çizginin ilerisinde koştuğu haberini alan genç kadınlar ve Massachusetts Valisi tarafından karşılandı.
Gibb, womenintheworld.com’daki söyleşisinde, ilk önce sadece koşma dürtüsüyle hareket ettiğini, maratona korsan olarak katılmasının tarihin seyrini değiştireceğini daha sonra kavradığını anlatıyor. “Kadınları yüzyıllardır baskılamaya yarayan kadının fiziksel açıdan kısıtlı olduğu yargısını yıkmak için o maratonu bitirmek zorundaydım” diyor.
1967’de Switzer’in önündeydi
Gibb ertesi yıl da, yani 1967’de de yarışa kaçak girdi, yani numarası yoktu. Herkes maratonunun ikinci kilometresinde organizatörün Kathrine Switzer’e saldırısıyla ilgilenirken, Bobbi Gibb çok daha önde koşuyor ve arayı açıyordu. Gibb, 1967 Boston Maratonu’nu Switzer’den bir saat önce tamamladı. Sonra ertesi yıl bir daha, yine numarasız, koştu. Kadınlar Boston Maratonu’na resmen 1972’de kabul edildi. Gibb, bu maratona en az beş defa katıldı. Sonra kendini okula verdi, hukuk okudu, avukat olarak çalıştı, nörolojiyle ilgilendi. Gençken tıbba girmek istediğinde başvurduğu okul, güzelliğiyle erkeklerin dikkatini dağıtacağı gerekçesiyle onu reddetmişti. Bence Gibb’in hukuk dalını seçmesi de tesadüf değildi.
2 Kasım 2019’da 75 yaşını dolduracak Gibb, bugün hala günde bir saat koşuyor.
Hem Bobbi Gibb hem de Kathrine Switzer erkeklerin kadınları “Zayıfsınız” diyerek dışında bıraktıkları oyunu bozan kadınlar. Kadın erkek eşitliğine inanmayan, toplumsal cinsiyet eşitliğinden söz ederken lafı her seferinde dönüp dolaştırıp kas gücüne getiren bağnaz siyasetçilere en güzel cevabı vermemizi sağladıkları için onlara teşekkür borçluyuz.
Gibb ve Switzer’in müthiş kızkardeşlerinden olan maratoncu Gülsüm Öztürk Rüstemoğlu ve Koşu Dünyamız’a teşekkürlerimle.