Her toplumda “hakikat rejimi”, o toplumun iktidar yapılarıyla şekillenir, o iktidarı genişletir, yeniden üretir. Türkiye’de akademisyenler, laiklik yanlısı gruplar ve muhalefet, yargı, medya ve eğitim kurumları, “dini hakikat rejiminin” etkisi altında giderek etkisizleşir hatta yeniden şekillenirken eleştirel ve bilimsel düşünce geri plana itiliyor, ruhban sınıfının günlük yaşamı şekillendirme gücü artıyor, giderek kanıksanıyor.
Yargının muhalif kesimleri cezalandırmak için bir araç haline getirilmesi, dini hakikat rejiminin iktidar ilişkileri içinde nasıl kullanıldığını da gösteriyor. Muhalif sesler susturulurken adalet, rejime yakınlık ilkesine göre “dağıtılıyor.”
Başta CHP olmak üzere muhalefet, bu süreci ve yönünü, “bütünlüğü” ile ve nihai hedefi açısından görmekten kaçınıyor; adeta “Ağaçlara bakarken ormanı göremiyor”. Süreç de “kendi seyrinde kesintiye” uğramadan, derinleşerek, yaygınlaşarak, hızlanarak ilerliyor.