LEVENT GÜLTEKİN
acikcenk@gmail.com / @acikcenk
“Tayyip Erdoğan tarafgirlik yapmasın. AK Parti’ye oy talep ederek, diğer partileri karalamasın. Anayasa’nın belirlediği sınırlar içinde cumhurbaşkanlığı yapsın” denildiğinde, Erdoğan’ın etrafında konuşlanmış kimileri hep bir ağızdan şöyle diyor: “Bunların derdi Erdoğan’sız bir AK Parti dizayn etmek. Bu aynı zamanda dış güçlerin de istediği bir şey.”
Peki, “Erdoğan’sız AK Parti katiyen olmaz. Bu, dış güçlerin isteğidir” diyenler, esasında bize ne demiş oluyor? “Biz Türkiye’yi Suriye yapmaya kararlıyız” demiş oluyorlar.
Çok mu ağır bir yorum oldu? Anlatayım.
Türkiye’nin değil AK Parti’nin cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan, bu ülkenin cumhurbaşkanı. Anayasa’ya göre tarafsız, partiler ve kurumlar üstü bir konumda olmalı. Bir anlamda kurumlar arasında hakemlik görevi yapmalı.
Tarafsızlığını korumayıp bir partinin tarafı, genel başkanı gibi çalıştığında görüyorsunuz, işler çığırından çıkıyor.
“Erdoğan’sız AK Parti olmaz” diyenler, toplumdan mevcut anormalliği kabullenmesini istiyor.
Halbuki, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına kimsenin itirazı yok. Sadece ‘Anayasa’da yazdığı şekliyle bir cumhurbaşkanı olsun’ isteniyor.
Azılı yandaşlar buna, “Olmaz! Dış güçlerin oyunu!” diyor. Yani Erdoğan Türkiye’nin değil, AK Parti’nin cumhurbaşkanı olsun istiyorlar! İstemekle kalmayıp bunu tehditle, şantajla, korkutarak herkese kabul ettirmeye çalışıyorlar.
Peki bu olacak bir şey mi? Kabul edilir bir durum mu? AK Parti’lilerin gönlü olsun diye Anayasa’nın rafa kaldırılmasına toplum razı olur mu?
Olmuyor.
Peki şantaj, tehdit, dayatma, baskı… İşler bu şekilde sürüp gider mi?
Türkiye’nin nefes borusu tıkanmış gibi
Tayyip Erdoğan ipleri tümüyle bırakıp normal bir cumhurbaşkanlığına geçemiyor. Çünkü kontrolü kaybedeceğini düşünüyor. Kontrolü kaybettiğinde kurduğu düzenin de dağılacağının farkında.
Bunun için seçim sürecinde, AK Parti’nin lideri gibi gece gündüz çalıştı. Koalisyon görüşmelerinde bir taraf olarak beyanlarda bulunuyor. Kendi medyasından iç savaş çıkaracak yayınlar yapılmasına müsaade ediyor. Yaşadığımız bütün sorunların çözümü, gelip Erdoğan’ın nerede ve nasıl duracağına dayanıyor.
Türkiye’nin nefes borusu tıkanmış gibi. Ülke ciddi bir sorunla karşı karşıya.
Ne Anayasa’ya uyuyor, ne de partisinin başına geçiyor
Erdoğan’ın siyasetten bütünüyle tasfiye edilmesini savunanlardan değilim. Buna sandıkta halkın karar vermesini savunuyorum.
Erdoğan, ya anayasal sınırlar içinde bir cumhurbaşkanı olmalı, ya da bu makamı kendisi için güvenli ve yeterli bulmuyorsa istifa edip yeniden AK Parti’nin başına geçmeli.
Fakat Erdoğan ne Anayasa’ya uyuyor, ne de partisinin başına gidiyor. Topluma, asla kabul edemeyeceği bir seçenek dayatıyor.
Suriye’deki benzer inatlaşma büyük bir felaket getirdi
İşte bu dayatma ülkeyi tehlikeli bir aşamaya getirdi. Irak’ta ve Suriye’de de böyle olmuştu.
Ülkeyi kural, kanun, hukuk tanımayan tek adamlar yönetiyordu. Bu tek adamlar istediler ki toplum onların her dediğini doğru kabul etsin. Onlar ne diyorsa o olsun. Fakat olmadığını gördük.
Suriye’de inatlaşma büyük bir felaket getirdi. Bir ülke paramparça oldu. Şimdi Suriye sınırında bizi de etkileyen olaylar yaşanıyor.
Biliyorum çok karamsar bulacaksınız ama ülke adım adım bir karanlığa sürükleniyor. Türkiye için ‘Ya benimsin ya kara toprağın’ diyen bir cumhurbaşkanlığı makamı oluştu. ‘Ya benim durduğum hukuksuz yere gelirsiniz ya da sonucuna katlanırsınız’ diyen bir Erdoğan ve sorumluluk duygusunu kaybetmiş, akıl sağlığını yitirmiş bir medyası var.
Türkiye mi Tayyip Erdoğan mı?
Toplumun önemli bir kesimi Erdoğan’ın bu dayatmasını kabul etmiyor. Peki AK Parti’liler kabul edecek mi? Bir kişinin arzusunu yerine getirmek uğruna ülkeyi gözden çıkaracaklar mı? “Lütfen Anayasa’ya uy ve AK Parti lideri rolünü bırak” demenin, dış güçlerle alakası olmadığını fark edecekler mi?
Kimse, Erdoğan’ı yok etmek filan istemiyor. Esas mesele, Erdoğan’ın, elindekiyle yetinmemesi. Ak Parti’liler, bu durumu görüp anlayacak mı?
Erdoğan ülkeye AK Parti’li cumhurbaşkanı dayatmasına devam ederse korkarım AK Parti’liler bugün olmasa da yarın şöyle bir tercihle karşı karşıya kalacaklar: Türkiye mi Tayyip Erdoğan mı?
Bu tercihle baş başa kaldıklarında ne yapacaklar? “Erdoğan kalsın, ama çocuklarımız ölsün” mü diyecekler? “Bu hukuksuz talepte Erdoğan’ın yanında duralım ama ülkemizi gözden çıkaralım” mı diyecekler?
Ülke felakete sürüklendiğinde Erdoğan da kalmayacak. Bunun farkındasınız değil mi?
Ülke felakete giderken haklının kıymeti yok
Yazının sonunda kimi muhaliflere de bir çift sözüm var: “Erdoğan’ın yanlışlarını, kötülüklerini dışarıya gösterelim” derken Türkiye’yi de lekeliyorsunuz.
Farkındasınız değil mi?
Hepimiz şunu unutmamalıyız: Bir ülke felakete sürüklendiğinde kimin haklı olduğunun bir kıymeti olmuyor.
Çünkü ülke yandığında içindeki herkes yanıyor.