Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Türkçe’nin bir tehdit altında olduğunu belirterek, “Dil Devrimi adı altında Türkçemiz, tatsız tuzsuz, ruhsuz, renksiz kelimelerin tasallutuna sokularak milletimizin kadim medeniyetiyle arasındaki bağ zayıflatılmaya hatta koparılmaya çalışılmıştır. Yani bizim aslında damarlarımız kesilmiştir” dedi.
‘Ak Saray’da düzenlenen ‘Liseliler Destanı Yazıyor Şiir ve Kompozisyon Yarışması’ etkinliğinde konuşan Erdoğan, ‘yabancı kelime kullanma hastalığı’nın tahammül sınırlarını aşan bir boyuta ulaştığını söyledi.
‘Bu dönemin tahribatı hala devam ediyor’
Cumhurbaşkanı şöyle devam etti: “Dil Devrimi adı altında Türkçemiz, tatsız tuzsuz, ruhsuz, renksiz kelimelerin tasallutuna sokularak milletimizin kadim medeniyetiyle arasındaki bağ zayıflatılmaya hatta koparılmaya çalışılmıştır. Yani bizim aslında damarlarımız kesilmiştir. Tarihten olan bağımız kesilmiştir. Dil noktasında milletin damarını kestiğiniz anda dedesiyle arasındaki bağı koparmış olursunuz. Bugün genç bir kardeşimizin, Fuzuli, Baki, Şeyh Galip bir yana Mehmet Akif’i, Ömer Seyfettin’i ve Ahmet Haşim’i dahi anlayamıyor olması, bu dönemde dilimize yapılan suikastin sonucudur. Dilimizin zenginliğini kendi elimizle yok etmeye çalıştığımız bu cinnet dönemini artık inşallah geride bıraktığımıza inanıyorum. Önü kesilmiş olmakla birlikte bu dönemin tahribatı hala devam ediyor.”
Osmanlı Türkçesi’nin okullarımızda öğretilmesini ‘önemli gördüğünü’ söyleyen Erdoğan, dilin yeni bir tehdit altında olduğunu söyledi.
‘Bizim kıraathanemize ne oldu?’
Cumhurbaşkanı şöyle devam etti: “Maalesef Türkçemizde internet ortamı başta olmak üzere pek çok mecrada genç nesilleri tesiri altına alan yeni bir bozulma süreci yaşıyoruz. Bu konuda aileden okula, basın yayın kuruluşlarından iş dünyasına kadar herkese düşen önemli görevler var.”
Kendisinin Türkçe dışında tabela gördüğü zaman sorumlu kişilere isimlerin değiştirilmesini tavsiye ettiğini aktaran Erdoğan sözlerini şöyle bitirdi: “İnternet kafe, kafe… Bizim kıraathanemize ne oldu? Şimdi evler bile adeta ‘coffee house’ oldu. Böyle şey olur mu? Bu konuda arzu ettiğim hassasiyeti göremediğimi belirtmek durumundayım. El birliğiyle bu meselenin üstesinden geleceğiz.”