mustafa.domanic@gmail.com
Türkiye günlerdir Recep Tayyip Erdoğan ve ona yakın danışman/bürokrat kadrosu ile Fettullah Gülen Cemaati’ne bağlı emniyet ve yargı mensupları arasındaki kıyasıya savaşı izliyor. Tarafların kim olduğundan kimsenin şüphesi yok. Nihai amacın Türkiye’nin kontrolünü tek başına elinde tutmak (ele geçirmek) olduğundan da.
Ülkenin hemen hemen bütün gazetecileri ve hatta günlük hayatta bizler, sürekli olarak kavgadan kimin galip geleceği hakkında fikir yürütüyoruz. Bir adım öteye geçenler, kavganın, taraf olmayan siyasi aktörlere etkisini ve açacağı fırsatları konuşuyor. Kavgaya taraf olmayan ve siyasi aktör olmayan bizler ise askeri terim ile ‘collateral damage’, yani yan hasar olmaktan öteye geçemiyoruz ve ne yazık ki kimsenin konusu değiliz.
Peki emniyet ve yargı sistemini tamamen kilitlenmeye doğru iten bu kavganın bizlere hasarı ne?
İlk hasar emniyete ve adalete erişim
Hasarın ilk unsuru görevden almalarla ilgili olarak geniş bir kitlenin emniyete ve adalete erişiminin geçici olarak da olsa engellenmesi (Güven sarsılmasının maliyeti ayrı bir konu). Bir tanıdığınız mı kayıp? Onu unutun çünkü aramayı yürüten bilgi sahibi polisler artık başka şehirde. Ailenize mafya şantaj mı yapıyor? Parayı hazırlasanız iyi olur. Arabanız mı çalındı? Umarım sigortanız vardı…
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 350 bin civarı mensubu var, yani yaklaşık 250 kişiye bir polis düşüyor. Bu hesapla 5 bin polisi görevden almanın sonucu olarak en az 1.25 milyon (250×5,000) kişinin adalete erişimi daha tahkikat aşamasından engelleniyor. Bu sayı, Zonguldak, Karabük gibi orta halli 12 şehrimizin nüfusuna eşit. Savcılarla ilgili olarak tablo daha da vahim.
İkinci hasar ailelere
İkinci unsur şu: Görev yeri değiştirilen polisler bu kavgaya taraf sayılabilir, peki ya aileleri? Bu aileler de yan hasarın diğer bir unsurunu oluşturuyor. Tayin istemek, işini bırakmak zorunda kalan eşler, okul değiştiren çocuklar, hastane/doktor değiştiren yaşlılar… Her bir polisin geniş ailesi aslında bu durumun mağduru ve bu kavgayı uzun süre unutmayacaklar.
Üçüncü hasar, çıkan maliyet
Son unsur ise vergi veren tüm bireylere çıkan maliyet. Görevden almalar yaklaşık 5 bin polisi ilgilendirse de bu polislerin istihbarat, organize suçlar, kaçakçılık gibi konularda çalışan amir personel olduğu göz önünde bulundurulduğunda 15-20 bin polisi meşgul eden tahkikatların sekteye uğradığını düşünebiliriz.
Bu birimlerde çalışmış polislerin paylaştıklarına bakacak olursanız, bir organize kaçakçılık şebekesini çökertmek için konuyu dava edinmiş bir amir ve ekibinin bir iki sene uğraş vermesi gerektiğini görebilirsiniz. Tabi sırtında fişlenmiş ve ilk fırsatta hedef olmuş olmanın yükünü taşıyan polislerin ne kadar verimli çalışacağı başka bir konu.
MİT bütçesinin iki katı
Dolayısıyla yarım bırakılan dosyalar ve yeni oluşturulması gereken dosyalar birbirine eklendiği zaman yaklaşık iki üç yıllık bir verim kaybı öngörülebilir. 16,5 milyar TL bütçeli Emniyet Genel Müdürlüğü’nde bu kadar yıl için sadece 15 bin kişilik bir kayıp bile yaklaşık 2.2 milyar TL (MİT bütçesinin iki katı) eder.
Para bizim cebimizden çıksa da yapılan yolsuzlukların yanında, dahası haksız yere hapis yatanlara olan toplumsal borcumuzun yanında bu yan hasar belki de çerez parası…