AYŞE DENİZ YURDAKUL
@denizyurdakul
1841 yılının nisan ayında, Graham’s dergisinde, Edgar Allen Poe isimli bir yazarın ‘Morgue Sokağı Cinayetleri’ isimli hikayesi yayınlandı. Dünyanın ilk ‘dedektif‘ hikayesiydi bu.
Hikayede ilk kez ortaya çıkan -daha sonra iki hikayede daha yer alacak- dedektif C. Auguste Dupin o kadar ikonikti ki Sherlock Holmes, Nancy Drew, Hercule Poirot ve hatta Dostoyevski’nin ‘Suç ve Ceza’sındaki Porfiri Petroviç bile Dupin’den ilham alınarak yaratıldı.
Dupin kendisinden yüz yıllar sonra ortaya çıkacak dedektifler için bile bir prototip olarak kaldı. ‘Bıçaklar Çekildi’ serisinde Daniel Craig tarafından başarıyla canlandırılan dedektif Benoit Blanc’ın, Dupin’in karikatürize edilmiş bir uzak akrabası olduğunu kimse inkar edemez sanırım.
Gizemli zengin dedektif
Poe’nun Dupin’i gizemli bir zengindir. Parasının nereden geldiğini hiç bilemeyiz, bu bizi ilgilendirmez de zaten. Para sıkıntısı çekmediği için de aylaklık yaparak geçirecek bol zamanı vardır ve bu zamanını ‘çözülmesi imkansız’ kabul edilen cinayet ve gizemleri çözerek değerlendirir.
Antisosyal Dupin’in tek dostu, hikayelerin anlatacılığını da üstlenen ve Poe’nun kendisine bir isim dahi bahşetmeye tenezzül etmediği ev arkadaşıdır. Çünkü anlatıcı rolünü üstlenen bu arkadaşın görevi esasen Dupin’in ne kadar zeki ve yaratıcı olduğunu bizlere tam olarak anlatabilmektir. Sherlock Holmes’un Watson’ının nereden çıkmış olduğunu anlatmama gerek yok sanırım.

Sherlock Holmes’a ilham verdi
Dupin, karizmatik, ketum, az konuşan, kendini beğenmiş biridir. Çevresindeki herkesten üstün olduğunu düşünür ve bunu belli eder. İnsani duyguları olmayan ve sadece zihni çalışan bir makineyi andırır. Hiçbir detayı kaçırmayan müthiş bir gözlemcidir. İnsanları bir kitap gibi okuyabilir. Analitik düşünce ile hayal gücünü karıştırıp imkansız denilen her şeyi çözebilir.
Dupin’i anlattığımı bilmeseniz, Sherlock Holmes’tan bahsettiğimi zannederdiniz değil mi? Sherlock Holmes’un yaratıcısı Arthur Canon Doyle da tam 50 yıl sonra ortaya çıkarttığı Sherlock Holmes karakterinde Dupin’den ilham aldığını hiç gizlemez zaten. Hatta Doyle’un, Holmes hikayelerinde sık sık Dupin’e ve Poe’ya göndermeler yaptığını görebiliriz.
Filmdeki tek gerçek
Netflix’te gösterime giren ‘Solgun Mavi Gözler’ filmi, Scott Cooper tarafından Louis Bayard’ın aynı isimli romanından uyarlanmış. Yazar, bir hayranı olarak, Poe’yu dünyanın ilk dedektiflik hikayesini yazmaya ve ilk edebi dedektifini yaratmaya götüren süreci hayal ediyor. Filmdeki olaylar tamamen kurgu; tek gerçek, Poe’nun ‘Morgue Sokağı Cinayetleri’ni yazmadan tam 10 yıl önce, henüz 21 yaşındayken West Point Askeri Akademisi’nde kısa süreli öğrenciliği.
Filmde, akademideki öğrencilerden birisi öldürülüyor, sonrasında cesetten kalbi sökülüyor. Akademi, kendini kötü bir duruma düşüren bu olayı çözmesi için emekli polis memuru Augustus Landor’dan (Christian Bale) yardım istiyor.
Her hali ve tavrıyla Poe’nun daha sonra edebiyat dünyasının bütün meşhur dedektiflerine ilham verecek Auguste Dupin olduğu belli ‘Augustus Landor’ ile Poe kısa sürede yakınlaşıp artık bir cinayetler serisine dönüşmüş gizemi birlikte çözmeye girişiyor. Poe adeta Landor’un Watson’ı oluyor fakat filmin sonundaki büyük sürprizden anlıyoruz ki aslında baştan beri filmin Sherlock Holmes’u Poe.

Harry Potter’ın Dudley Dorsey’si
Bu noktada Poe’yu canlandıran Harry Melling’in olağanüstü oyunculuğuna değinmeden geçemeyeceğim. ‘Harry Potter’ filmlerinde şişman ufaklık Dudley Dorsey’yi oynayan Harry Melling büyümüş ve müthiş bir aktör olmuş.
Melling hem fiziki olarak hem de ruh olarak Poe’yu o kadar iyi yakalamış ki bazı sahnelerde zamanda yolculuk yaptığımızı ve gerçekten Poe’yu izlediğimizi düşündüm.

‘Annabel Lee’ de var
‘Solgun Mavi Gözler’, Poe’nun neredeyse bütün sevdiği kadınların, en başta annesi ve karısının trajik bir şekilde genç yaşta ölmesine de bir gönderme yapıyor. Filmin her iki ana karakterinin de hayatındaki önemli kadınlar ölü.
Filmde Poe’nun gönlünü kaptırdığı, Lucy Boynton tarafından canlandırılan karakterin adı da Poe’nun karısının ölümünün ardından yazdığı efsanevi şiiri Annabel Lee’ye atfen, Lea zaten.
Baş yapıt olmasa da…
‘Solgun Mavi Gözler’ iyi aktörlüklerle dolu sürükleyici bir gotik cinayet hikayesi. Film, anlattığı ve adeta bir saygı duruşu yaptığı Poe’nun eserleri gibi baş yapıt olmasa da ana akım seyirci için iyi bir seyirli.
Poe hayranları ve dedektif edebiyatı okurlar ise ‘Solgun Mavi Gözler’i değişik bir şekilde okuyacak ve farklı bir yere koyacaktır.
Poe’yu seviyorsanız ve dünya edebiyatının en meşhur dedektiflerinin ilham kaynağı olan kişiyle tanışmak istiyorsanız filmi seyretmenizi öneririm.