İngiliz dergisi The Economist, Türkiye’nin dış politikasına ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na yönelik çok sert eleştiriler içeren bir makale yayımladı.
Makalede, Davutoğlu’nun ‘yeni Osmanlıcı hayallerinin son bulmasının umulduğu‘ ve ‘Başbakan Tayyip Erdoğan’a ABD’de derin bir güvensizlik duyulduğu’ belirtildi. Dahası, bir Türk yetkili dergiye, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütünün yeni hedefinin Türkiye olmasından endişelendiklerini söyledi. Makalenin tam metni şöyle:
‘Yeni Osmanlıcı hayallerini Musul’da dillendirmişti’

(Fotoğraf: Reuters)
2009’un güneşli bir Ekim gününde, bir zamanlar Osmanlı İmparatorluğu’nun parçası olan Irak kenti Musul’da ülkesinin başkonsolosluğunu açtığı sırada, Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun göğsü gururla kabarıyordu. Davutoğlu, “Sizi kendimizin bir parçası olarak görüyoruz, ben sizin de bakanınızım” diyordu. Bu sözleri, Balkanlar, Orta Asya ve Orta Doğu üzerinde yükselen bir Sünni hilaline liderlik edecek bir Türkiye’ye dair yeni-Osmanlıcı hayalleri konusunda erken bir ipucuydu esasında.
Bundan beş yıl sonra, Türkiye başkonsolosluğu artık eski adı Irak Şam İslam Devleti (İŞİD) olan, aşırılıkçı İslam Devleti örgütünün merkezi olarak hizmet veriyor. Bu korku salan örgüt binayı 10 Haziran’da basıp, konsolosluğun bütün çalışanlarının yanı sıra aralarında iki çocuğun da bulunduğu 49 kişiyi rehin aldı.
‘Rehinelerin yakın zamanda bırakılması çok zor’
Rehinelerin Ramazan Bayramı’nda serbest kalacağı beklentisi de yerine gelmedi. Cihatçıların, Türkiyeli rehineleri Irak’a yönelik olası Batı müdahalaesine karşı canlı kalkan olarak kullandığı belirtiliyor. Konsolosluğun boşaltılması için Türkiye’ye yaptığı uyarıları dikkate alınmayan sürgündeki Musul valisi Atil el Nuceyfi, İslam Devleti’nin rehineleri yakın zamanda bırakmasının çok zor olduğunu söylüyor.
‘Kibir, Sünnicilik ve AKP’nin yanlış kararları’
Musul fiyaskosu, Türkiye’nin bölgede azalan nüfuzunu ortaya koyuyor. Türkiye, AB’yle üyelik müzakerelerini sürdüren bir NATO müttefiki olarak yakın zamana kadar İslam’la demokrasinin birlikte var olabileceği Müslüman bir ülkenin parlak bir örneği mahiyetinde övgüler alıyordu. Fakat kibir, Sünni yanlısı mezhepçilik ve AKP’nin yanlış kararlarının bir karışımı, ülkenin yumuşak gücünü tamamen tüketti.
En büyük darbeyi Suriye vurdu
Bunun ilk işaretleri, 2010’da Gazze’ye giden Mavi Marmara gemisinde dokuz kişinin öldürülmesi sonrası İsrail’le yaşanan kopuştu. Ardından, Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın Müslüman Kardeşler’i kucaklaması nedeniyle Mısır’ın generalleriyle tartışma yaşandı. Fakat en büyük darbeyi Suriye vurdu. Erdoğan Beşar Esad’ın altı ay içinde devrilebileceğini iddia ediyordu; Davutoğlu daha da kısa süre veriyordu. Türkiye cihatçılar da dahil isyancıların ve silahların Suriye’ye rahatça akmasına izin verdi. (İslam Devleti örgütünün militanlarının birçoğunun Suriye’ye Türkiye üzerinden geçtiği sanılıyor.)
İslam devleti Türkiye sınırındaki iki geçişi kontrol ediyor ve gözünü, şu an Suriyeli Kürtlerin elinde bulunan bir diğer geçişe de dikmiş durumda. Kürtler, Türkiye’nin kendilerine karşı savaşta İslam Devleti militanlarına üs olarak açtığında ısrarcı.
Washington endişeli
Türkiye bu iddiaları reddediyor. Fakat Türkiye’nin cihadçılarla ilişkisi olduğu iddiaları, endişe içindeki Washington’da da yakından inceleniyor. Amerikalı bir yetkili, “Erdoğan’a karşı derin bir güvensizlik var” diyor. Başbakan’ın İsrail’e karşı son dönemdeki çıkışları ve Hitler benzetmesi de bu güvensizliği güçlendirdi. Fakat Amerika’nın Türkiye üzerindeki etkisi azalıyor. Pensilvanya’daki Lehigh Üniversitesi’nden Henri Barkey, ”Eleştiriler, bizzat Obama’dan gelmediği sürece Erdoğan tarafınan fark edilmeyecektir” diyor.
‘Bir sonraki hedef…’
Türkiye, Amerikalılardan gelen baskı üzerine İslam Devleti ve El Nusra’yı terör listedine aldı. Fakat yetkililer sınırı tümüyle kontrol altında tutamadıklarını itiraf ediyor. Bazıları kapalı kapılar ardında, Türkiye’nin İslam Devleti’nin bir sonraki hedefi olmasından endişe duyduklarını aktarıyor. Örgütün ‘zafer‘lerini öven Takvahaber.net adlı internet sitesi, Türkiyelilere küresel cihadı destekleme çağrısı yapıyor.
‘Müslüman Kardeşler’e daha yakın’
Cihat, Davutoğlu’nun Çeçenistan ve Afganistan gibi yerlerde savunduğu bir eylemdi. Türkiye Dışişleri Bakanı, İsrail’den de ‘jeopolitik bir tümör‘ diye söz ederdi. Fakat, eski hocasının 1990’larda kaleme aldığı 300’den fazla makaleleyi tarayarak bu tür açıklamaları ortaya çıkaran İstanbul Marmara Üniversitesi’nden siyaset bilimci Behlül Özkan’a göre, Davutoğlu İslam Devleti örgütünü ideolojik düşmanı olarak görüyor. Özkan “O, Müslüman Kardeşler çizgisiyle daha uyumludur” diyor.
Son dönemde yaşadığı sorunlara rağmen, Davutoğlu’nun gözden çıkarılacağına dair hiçbir işaret yok. Londra merkezli düşünce kuruluşu RUSI’den Aaron Stein, “Muhtemelen, AKP iktidarda kaldığı sürece o da Türkiye’nin dış politikasının dümeninde olmaya devam edecek” diyor. Dahası, 10 Ağustos’ta Türkiye’nin halk tarafından seçilmiş ilk cumhurbaşkanı olma yolundaki Erdoğan’ın, Başbakanlık’taki selefi olarak Davutoğlu’nu seçtiğine dair güçlü söylentiler var. Musul felaketinin, Davutoğlu’nun Osmanlı fantezilerini yok etmesi umulur. Fakat henüz bu yönde hiçbir işaret yok.