Bu yazıda düğüne davete giderken sade ve şık bir görünümü neden yakalayamıyoruz konusunu masaya yatıracağız, lütfen “Her dert bitti, bu mu kaldı” diyenleri pistten alalım.
ZEYNEP GÜVEN ÜNLÜ
İyi giyinmek kolay iş değil. Yedi yıl boyunca Vogue Türkiye’nin yazıişleri müdürlüğünü yaptım, oradan biliyorum.
Modanın kutsal kitabı kabul edilen dergide çalışırken işim gereği sartoryal meseleler hakkında uzun uzun okudum, düşündüm, yazdım. Yüzlerce moda çekimine, binlerce fotoğrafa baktım. Sanırım gözümü bir miktar eğitmeyi de başardım.
Ekip arkadaşlarımdan da giyinmeye dair çok şey öğrendim. Yalnızca özel dikim bir paltonun ya da evladiyelik tabir edilen bir çantanın değil, giyim zevkinin de kuşaktan kuşağa aktarıldığını gördüm. Daha sofistike bir stile sahip olanların genelde anne ve anneannelerinin de giyim kuşama meraklı olduğunu, bu konuya kafa yorduklarını fark ettim.
Birinci kural: İyi giyinmek için bol bol iyi giyinen insan görmek gerekiyor. Sokakta, filmde, fotoğrafta, dergide, seyahatlerde, başka ülkelerde… Galiba hepsinden önce de ailede.
Ama en az giysi seçimi kadar önemli bir şey daha var: Kendini tanımak.
Beliniz, bacağınız, proporsiyonlarınız, duruşunuz, ten renginiz, saç stilini, karakteriniz. Ancak ondan sonra içinde kendinizi rahat ve güzel hissedeceğiniz giysiler seçebilir, bunları deneye yanıla daha iyi giyinmeye başlayabilirsiniz.
Ömrünün yarısını Avrupa ülkelerinde geçirmiş bir moda editörümüz vardı. Türk kadınının kötü giyindiğini söyler, gerekçe olarak da yalnızca birkaç kuşak öncesinde kadar çarşafta olmasına bağlardı. Ona göre Türk kadını bedenini tanıma fırsatı olmamıştı. Bu yüzden modanın tarihinin yazıldığı Avrupalı hemcinsleriyle kıyaslanması haksızlıktı.
İkinci kural: Bedenini tanımak ve bol bol denemek.
Düğün var giyinelim
Takıntılı bir giyim kuşam merakından söz etmiyorum. Bir kısım ergenin yaşı icabı aynaya yapışık yaşamasını örnek alalım da demiyorum.
Hani aralıklı oruç diyeti moda olmadan önce diyetisyenlerin önerdiği bir beslenme biçimi vardı, “Az az, sık sık yiyin” derledi. Biz de aynen öyle, giyinme konusunu az az, sık sık düşünebiliriz. Çünkü öyle yapmazsak, bir düğün davet olduğunda o kadar çalışmadığımız yerden sınanıyoruz ki ortaya iyi bir görünüm çıkıyorsa da hakikaten tesadüfen çıkıyor.
Yalnız burada görsel dünyası Instagram’la şekillenen genç kuşağın hakkını vermek lazım. Özellikle modayla ilgili o kadar çok görüntüye maruz kalıyorlar ki oralardan bir şey kapmamaları imkansız. Gençler bedenleri konusunda da rahatlar. Muhtemelen yeni gelen kuşak daha az çabayla daha iyi giyinecek. Bunu doğal olarak yapacak.
Artık hiçkimse rahatlıktan ödün vermek istemiyor. En son ne zaman kösele bir ayakkabı giydiniz ya da günlük giyimde eşofman yerine kumaş pantolonu tercih ettiniz? Bütün bir yıl boyunca giyim hakkında hiç düşünmeyince tembelliğinin acısı düğün davette çıkıyor.
Size tek bir tavsiye verecek olsam
“Bu kadar şey anlattın ama düğüne giderken nasıl giyineceğimizi söylemedin” diyenler vardır belki. Sizi baştan aşağı giydiremem ama altın değerinde bir stil önerisi sunabilirim.
Düğün, davet, iş toplantısı, dostlarla akşam yemeği… Nereye giderseniz gidin, hangi renk giyinirseniz giyinin hepsine uyacak tek bir ayakkabı var: Ten renginizle uyumlu bir çift ‘nude’ stiletto. Modern ve zarif durur. Teninizle bütünleştiği için olduğunuzdan daha uzun gösterir. Aklınıza gelecek her türlü renk ve modelle uyum sağlar. Her yere topuklu giyemem derseniz daha düz modeller, kır düğününe gidecekseniz dolgu topuklu espadril, hatta şık bir kıyafeti biraz rahatlatmak için lastik ayakkabı… Ama ille de ‘nude’.
Ben önerime güveniyorum, eminim sizin aklınıza da yatıyor. Yine de en yüksek merciden de onaylatmak isteyenler için Vogue’un efsanevi editörü Anna Wintour’un ten rengi sandaletlerini örnek gösterebilirim. Wintour 1994’ten beri hemen hemen her yerde Manolo Blahnik’in kendisi için her yıl birkaç çift tasarladığı bu burnu ve topuğu açık ayakkabıları giyiyor.