Merkez Bankası’nın düşük faiz artışlarıyla ilerleyip enflasyonu piyasa düzenleme ve kontrolleri ile aşağı çekmeyi hedeflemesi ise makro-finansal istikrar üzerinde büyük riskler barındırıyor. Bu risklerin başında Merkez Bankası’nın tarihi dip seviyelere inen rezervleri ile cari açık ve dış borç finansmanı geliyor. İkinci sırada ise kısıtlı dış finansman imkânları nedeniyle ekonomik büyümenin sert bir şekilde daralması yer alıyor. Zira reel negatif faizi politikasında Türk Lirası’nda kalma becerisi sağlanamadığı için, dışa açık bir ekonomide fiyatların çok yüksek bir şekilde artarak kur ve enflasyon üzerindeki yarattığı tahribatı biz zaten son yıllarda yaşamış ve görmüştük.
Bu çerçevede, Merkez Bankası’nın Ağustos ayında, yeni üyeleri ile yapacağı Para Politikası Kurulu toplantısı gerek alınan faiz kararları gerekse ileriye yönelik verilecek mesajlar açısından kritik bir öneme sahip. Toplantıda alınan kararlar ile karar metninin enflasyon konusunda piyasaları ikna edici bir çerçeve çizememesi halinde enflasyon beklentilerinin daha da bozularak yukarıda bahsettiğim negatif reel faiz marjının daha da açılması ve dezenflasyon reçetesinin daha da acı olması söz konusu olabilir.