• 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11’i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • VPN HABER
  • ENGLISH

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • AGORA
  • SANAT

Dış politikada Erdoğan’ın yanında mı durmalıyız?

14/09/2020 10:38

LEVENT GÜLTEKİN

[email protected]

@acikcenk 

Dış politikayı iç politika malzemesi yapmak sadece Türkiye’deki iktidara has bir siyaset tarzı değil.

Bütün otoriter yönetimler benzer yönteme başvuruyor. 

Reklam

Dışarıda çıkardıkları krizler neticesinde oradan gelen tepkilerle toplumu ve muhalefeti iktidarın arkasında hizalanmaya mecbur hale getirme politikası otoriter yönetimler için bilinen bir yöntem.

Bizde de pek farklı olmuyor.

Ne zaman dış kaynaklı bir kriz çıksa muhalefet ve toplum refleks olarak iktidarın arkasında hizalanıyor.

Reklam

Suriye meselesinde de bunu gördük, ABD ile olan tartışmalarda da. AB ile yaşanan krizlerde de bunu gördük, son olarak Yunanistan ile yaşanan krizde de.

Erdoğan toplumu ve muhalefeti kolaylıkla kendi arkasında konsolide edebildiğini gördüğü için dışarıda kriz çıkarmaktan, çatışma ortamı yaratmaktan geri durmuyor.

Sorunların çözümünde diplomasiye ağırlık vermek yerine çatışmacı ve kavgacı bir üslupla sorunları daha da içinden çıkılmaz hale getiriyor.

Böyle olduğu için Suriye, Mısır, Libya, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Yunanistan, Fransa ile kavgalı AB ve ABD ile de gergin bir ilişkimiz var. 

Yani yedi düvelle kavgalıyız. 

Peki dış politikada sorun yaşandığında iktidarın yanında mı durmalıyız?

Böyle anlarda iktidarın arkasında durmak dışarıya karşı onu cansiperane savunmak millik veyahut vatanseverlik mi oluyor?

İçeride her konuda iktidarı eleştiren muhalefetin mesele dış politika olduğunda iktidarın arkasında hizalanmasında ciddi mantık hatası var. 

Çünkü şöyle bir durum çıkıyor ortaya: Mevcut iktidar ekonomi, eğitim, tarım, laiklik, yolsuzlukla ve yoksullukla mücadele gibi ülke için hayati derecede önemli birçok konuda yanlış işler yapıyor ama mesele dış politika olduğunda doğru işler yapıyor.

Böyle mi gerçekten?

Muhalefet sıklıkla, iktidarın Türkiye’yi yönetemediğini, ülkede yönetim krizi olduğunu dile getirmiyor mu?

Peki içeride birçok konuda yanlış kararlar alan, yönetim zafiyeti gösteren iktidar konu dış politika olduğunda akıl küpü mü kesiliyor?

Veyahut içeride Türkiye’nin yararına olacak politikalar üretemeyen iktidar konu dış politika olduğunda ülke yararına politikalar üretir hale mi geliyor? 

Hayır, elbette böyle değil.

Konu dış politika olduğunda tam olarak ne olduğu, nerede başlayıp nerede bittiği net olmayan, güçlü olanın kolayca kullandığı, istismar ettiği millilik veyahut vatanseverlik gibi hamasi kavramlar devreye giriyor.

Çünkü vatanseverlik otoriter yönetimlerin son sığınağıdır. 

İktidarın bu kavramlar üzerinden yarattığı toplumsal baskı muhalefetin bir anlamda Erdoğan’ın yanında hizalanmasına neden oluyor.

Peki dış politikada iktidarın yanında durmak mı millilik, vatanseverlik, yoksa karşısında durarak ülkenin daha fazla tahrip olmasını engellemek mi?

Türkiye’nin dünyada diktatörlükle yönetilen birkaç ülke dışında sağlıklı ilişki kurabildiği neredeyse tek bir ülke kalmamış. Ülkeyi dünyada yalnızlaştıran, itibarını yerle bir eden, herkesi kendisine düşman eden bu politikalara destek olmak mı vatanseverlik yoksa iktidarı bu tür yıkıcı, tahrip edici politikalardan caydıracak bir tutum takınmak mı?

Sanırım burada ciddi bir cesarete, kararlılığa, dirayete ihtiyaç var.

Muhalefet toplumun önemli kısmının refleksle oluşturduğu duygusal tepkinin peşine takılmak yerine mevcut iktidarın çatışmacı dış politikayla ülkeyi dünyada nasıl yalnızlaştırdığını, itibarsızlaştırdığını ve bu politikalarıyla ülkeye uzun yıllar ödeyeceği ağır faturalar çıkardığını topluma anlatması ve toplumu ikna etmesi gerekiyor. 

Tek adam rejimiyle yönetilen ülkelerde o iktidarın içeride veyahut dışarıda ülke yararına tek bir iyi şey yapmasının siyaset bilimine göre mümkün olmadığını topluma anlatması gerekiyor. 

Bu meselenin bir başka boyutu daha var.

Dış politikada iktidarın yanlışlarına karşı gelmek bütün dünyaya Türkiye’nin bu iktidardan ibaret olmadığını göstermek açısından da önemli.

Bu ülkede mevcut iktidarın kabadayı üslubunu benimsemeyen; barışı, demokrasiyi, adaleti, medeni bir ilişkiyi, sorunlarını diplomasi ile çözmeyi tercih eden milyonların da yaşadığını dünyaya göstermek gerekiyor. 

İktidarın gözünü kırpmadan harcadığı ülke itibarını korumak, medeni dünyanın bir parçası olarak kalma umudunu muhafaza etmek için bu yanlışların ortağı olmaktan kaçınmak gerekiyor. 

Mesela İsrail’in Filistin’e yaptığı zulümlere isyan eden, gösteri düzenleyen İsraillileri gördüğümüzde “İsrail’de namuslu, dürüst, medeni, adil insanlar var, İsrail Netanyahu’dan ibaret değilmiş” diyerek oradan yükselen barışçı, medeni bir sesle umudumuz artıyor değil mi?

Bütün İsrail halkı “Vatanseverlik bunu gerektiriyor” deyip İsrail hükumetinin zalimliklerine, kabalığına, zorbalığına destek olmuyor. 

Ya da ABD Başkanı Trump bazı Müslüman ülke vatandaşlarının ABD’ye girişini yasakladığında on binlerce Yahudi ve Hristiyan ABD vatandaşı havalimanlarına akın ederek o Müslümanlara kol kanat gerdi.

Ne hissettik o insanlar hakkında?  

Hal buyken biz niçin kendi iktidarımızın yanlışlarına, kabalıklarına, mahalle kabadayısı tarzı dış politika anlayışına karşı çıkmayalım? 

Yani diyeceğim o ki mevcut iktidar otoriter yönetimini devam ettirmek için dışarıda kriz çıkarmayı kendine bir yol ve politik yöntem olarak benimsedi.

Ve bunu bıkmadan, usanmadan tekrarlayarak her seferinde ülkeye ağır bedel ödetiyor. 

Hepimizi utandıracak bir üslup ve yaklaşımla çatışmacı, kavgacı bir dış politika izliyor.

Türkiye’yi dünyada yalnızlaştıran, medeni dünyanın parçası olmaktan uzaklaştıran bu tür politikaların destekçisi, taraftarı olmak değil tam tersine bunlara büyük bir cesaretle, kararlılıkla, dirayetle karşı durmak gerekiyor.

Çünkü vatanseverlik ülkenin yararını gözetmektir, iktidarın çıkarını değil.    

İçeride bunca yanlış yapan, ülkeyi her alanda ağır yıkıma sürükleyen bir iktidarın dışarıda ülkenin yararına işler yapması hem mantıken hem de politik olarak mümkün değil.

Mevcut iktidar milli ve vatansever bir iktidar olsaydı zaten öncelikle ülkenin yarısını düşman ilan etmekten imtina ederdi.

İktidar gerçek anlamda vatansever olsaydı ülke içeride her alanda ağır yıkıma giderken kendi varlığını sürdürmek için dışarıda kriz üstüne kriz çıkarmaktan uzak dururdu. 

İktidar gerçek anlamda Türkiye’yi düşünüyor olsaydı ekonominin, eğitimin, tarımın içler acısı halini dert eder bu sorunlara kalıcı çözümler üretirdi. 

Hal buyken böyle bir iktidarın dış politikada yanında durmak içerideki yıkımı sürdürmesine katkı vermektir.

Filed Under: Agora

Tüm yazılar: Levent Gültekin

SON HABERLER

9 soruda: En iyi aşı hangisi?

Bilim insanları adeta bir yarış halinde Covid-19’a karşı aşı geliştirmeye çalışırken, uzmanların tek dileği birden çok firmanın istenen sonuca ulaşmasıydı. Ne kadar çok çeşit aşı üretilirse o kadar çok insanın bundan faydalanacağı düşünüldü ama şimdi farklı koruma oranları, doz aralıkları ve etkinlik yöntemleriyle kafamız biraz karıştı. Acaba en iyi aşı hangisi?

Montrö’ye ‘tarihi’ bakış: 85 yıl önce ne oldu?

İstanbul’a 2 bin 200 kilometre uzaklıkta bulunan, İsviçre’nin güneybatısındaki Montrö kenti, bugün Türkiye için farklı bir öneme sahip. İstanbul ve Çanakkale boğazlarını Türk hakimiyetine veren Montrö Boğazlar Sözleşmesi, 85 yılın ardından bir kez daha Türkiye’nin en önemli gündem maddelerinden…

15 gün ‘kısmi kapanma’

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Covid-19 salgınını yavaşlatmak için Ramazan ayında alınan yeni önlemleri açıklıyor.

Orhan Pamuk kayıtsız kalamadı: Kitabımda Atatürk’e hiçbir saygısızlık yok

Yazar Orhan Pamuk, ‘Veba Geceleri’ romanında, Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e hakaret edildiği iddialarını yalanladı.

128 milyar doların akıbeti

Kafa karışıklıklarını giderelim, yarattığı sorunlara değinelim ve iktidar kanadının bu konudaki gerginliğinin nedenlerini ifade edelim.

İçişleri bakanının, AYM başkanına yönelik ifadeleri üzerine…
12 Eylül anayasası, hukuku ve sona ermeyen sistem tartışması…

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 1260 gündür tutuklu

AGORA

128 milyar doların akıbeti

M. Murat Kubilay

Delik kap su tutar mı?

Azime Acar

S-400’den Montrö tartışmalarına

Bahadır Kaynak

Muhafazakarlar ve Batı: Nereden nereye?

İhsan Dağı

Çok kıskandım

Mehmet Aksel

GÜNÜN 11’İ

Melih Aşık: İkinci aşıdan 28 gün sonra antikor testi yaptırdım; neredeyse sıfıra yakın

Mehmet Demirkol: Fenerbahçe kazandı ama oyun ayağa kalkmadı

Abdulkadir Selvi: Emekli amirallerin bakan ismi vermediği söyleniyor

Kemal Öztürk: Siyaset için en büyük tehlike

Alaattin Aktaş: Ekonomi iyi gidiyorsa bu işsizlik ne?

İbrahim Kiras: 128 milyar dolar nerede diye sormanın suç sayılması olacak iş değil

Feyzi Açıkalın: Başı kesik tavuk gibi ilerleyen dış politikanın bedelini turizm çekiyor

Akif Beki: AK Parti bir kez daha kaçarken davul çalarak kendi kendini ele verdi

İbrahim Kahveci: Millet her yıl birkaç müteahhide milyarlarca lira açıktan para ödüyor

İsmail Saymaz: Belki de bu yüzden, emekli süperstarlar Montrö’yü anlatıyor

Murat Muratoğlu: Ekonomi bu kafayla buz kesti

Bu bir utanç yazısı

İKSV’ye ‘Bu bienalin farkı ne’ diye sorduk, ‘Dikkat, her an karşınıza çıkabilir’ dediler!

Da Vinci’nin Salvator Mundi tablosu, NFT versiyonuyla yeni rekor peşinde

İzmirli şarkıcı 100 yaşında: Bir kez daha Adieu Dario!

Uluslararası karikatür yarışmasında birincilik ödülü Kübalı sanatçıya

Giresun-Keçiören maçının 10’uncu dakikasında futbolcular iftar yaptı

Arka kapıdan giren ayıyı evin hiç beklenmedik iki sakini kovaladı

46 numara mı giyiyorsunuz, 1 milyon dolarınız mı var: Kanye West’in ilk Nike Yeezy’leri tam size göre!

Dünyanın en iri tavşanı çalındı

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • AGORA
  • SANAT
  • AGORA
  • DİKEN’E TAKILANLAR
  • BİRİNCİ SAYFALAR
  • GÜNÜN 11’i
  • AKŞAM POSTASI
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 5 YAŞINDA
  • KÜNYE
  • İLETİŞİM
  • Email
  • Facebook
  • Google+
  • Pinterest
  • RSS
  • Twitter
  • Vimeo
  • YouTube

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi