MESUDE ERŞAN
mesudeersan@diken.com.tr
@mesudersan
Vehbi Koç Vakfı’nın verdiği Vehbi Koç Ödülü’nün bu yılki sahibi Ordinaryüs Prof. Dr. İvet Bahar, Covid-19 pandemisiyle ilgili iyimser bir tahminde bulundu: “Yeni varyantlar çıksa da bence artık pandeminin sonuna geldik” dedi. Bilgisayar laboratuvarında ekibiyle ilaç tasarlayan Bahar, Covid-19’dan sonra çocuk ve yetişkinlerde ölümlere yol açan aşırı bağışıklık sistemi reaksiyonlarında tedavinin kapısını da araladı.

Buluşlarını insanlığı sundu, patent peşinde koşmadı
Pittsburgh Üniversitesi’nde 2004 yılında kurduğu Hesaplamalı Sistemler Biyolojisi Bölümü’nün başkanı Bahar ve ekibi, mRNA aşılarının ve ilaçların geliştirilmesine önemli katkıda bulunmuştu. Diken’e konuşan Bahar, aşı ve ilaçların bu kadar hızlı geliştirilmesinde bilgilerin paylaşılması kadar, bilgisayar destekli tasarım çalışmalarının da etkili olduğunu söyledi.
Kendi araştırma laboratuvarının bilgisayarlardan oluştuğunu anlatan Bahar şu ifadeleri kullandı: “Milyonlarca protein, yüz binlerce kimyasal maddenin yer aldığı dijital kütüphanelerden olası ilaç adayları belirliyoruz. İlaç tasarımının bu ilk aşamasında, moleküllerin hangisinin belirli bir hastalık ya da kişiye özel tedavide kullanılabilecek nitelikte olduğunu araştırıyoruz. Yine bilgisiyarlarda simülasyonlar yapıyoruz. Milyonlarca seçenekten, onlarcaya düşürüyoruz. Bunlar en kuvvetli ilaç adaylarımız oluyor. Laboratuvarda da geçerliliği kanıtlandıktan sonra ilaç endüstrisi geliştirme safhasına geçiyor. Bu rasyonel yollardan gidilerek, uluslararası işbirliği ve dayanışmayla hızla Covid aşıları ve ilaçları geliştirildi. Patent peşinde koşmadım. Her bulduğumuzu bilim camiasına en şeffaf şekilde sunmaya ve yayınlamaya çalıştım. Çalışmaların herkese ulaşması için erişime açık dergilerde yayınlıyorum. Aksi takdirde yaptıklarımızın anlamı yok.”
Çocukları öldüren sorunun sebebini çözdü
Covid-19 geçiren çocuklarda iki-dört hafta sonra ateş, çoklu organ tutulumu, kalp yetmezliği ve şok belirtileriyle seyreden MIS-C (Çok Sistemli İnflamatuar Sendrom) gelişebiliyor. Bağışıklık sisteminin aşırı reaksiyon göstermesiyle ölümlere yol açabilen bu ağır tablo Bahar’ın son çalışma alanlarından biri.
MIS- C, yetişkinlerde de görülebiliyor. Bahar ve ekibi çalışmalarında, MIS-C’yle belirtileri çok benzeyen toksik şok sendromunun faktörü staphylococcus aureus bakterisine baktı. Vücudun aşırı reaksiyon göstermesinin nedeninin spike proteinindeki süper antijen özelliği taşıyan bölgeydi.
Bahar şunları söyledi: “Her iki hastalıkta bağışıklık sistemi aşırı reaksiyon gösteriyor. Bilgisayar modellemeleriyle, virüsün hücreye girmesini sağlayan spike proteininde şiddetli reaksiyona neyin sebep olabileceğini baktık. Spike proteininin aminoasit dizisinin staphylococcus bakterisine çok benzer özellik taşıdığını gördük. Aslında çok ilginç. Virüslerle bakteriler tamamen farklı organizmalar. Hatta virüsler canlı bile sayılmaz. İnsanın alt yapısını kullanarak çoğalıyorlar. Fakat aynı özelliği taşıyan ve toksik şok etkisi yaratacak bir bölümünün bulunduğunu gözledik. Böyle bir süper antijenik bölge varsa biz nasıl etkisiz hale getirebiliriz diye düşündük.”
Bahar ve ekibi bakteriyel toksik şok sendromu için geliştirilmiş monoklonal antikorlar olduğunu öğrendi. Monoklonak antikorları çalışan araştırmacılarla işbirliği yaptı. Birinin MIS-C’de de işe yarayabileceğini düşündü. Tezleri deneylerle doğrulandı.
Bahar, “Çocuklar veya yetişkinlerde görülen çok şiddetli, bağışıklık sisteminin aşırı şiddetli reaksiyonunu en azından hafifletecek, azaltacak bir antikor bulduk ve yayınladık. Halen ABD’de üç, Almanya’da bir laboratuvarla ortak çalışmamız sürüyor. Simülasyonlarla yaptığımız gözlemlerimizin, deneylerle incelenmesi devam ediyor” dedi.
Bilgisayarlar maliyetleri azalttı
2001’de insan genomunun haritasının çıkarılmasının yepyeni bir çağ açtığını ve son 20 yılda yeni buluşların çığ gibi büyüdüğünü hatırlatan Bahar, dijital teknolojilerindeki gelişmelerin ilaç geliştirme süreleri ve maliyetlerini ciddi oranda azalttığını söyledi.
Dijital ilaç tasarımı yaparken, bilgisayarların son derece hızlı ve hatasız tarama yapabildiklerini anlatan Bahar şöyle devam etti: “Bilgisayarla inanılmaz yoğun bilgi üretiyoruz. Sonuçlar buluyoruz. Fakat sonuçlar ancak ve ancak deneylerle de doğrulandığı takdirde anlam kazanıyor. Bu yüzden de çok heyecanlanıp, ‘Buldum’ demeden önce şöyle bir geriye yaslanıp, iki-üç kere düşünmek, farklı gruplar, yöntemler ve deneylerle tasdik etmek ve geçerliliğini kanıtlamak çok önemli.”
Saptanan moleküllerin, organ özellikleri gösteren hücrelerde denendiğini belirten Bahar, daha sonra hayvan deneylerine geçildiğini söyledi: “Klinik evrelerde biz devreden çıkıyoruz. Ama ondan önceki laboratuvar aşamalarının sonuçları bize geliyor. Geri bildirim sayesinde modellerimizi, yöntemleri gözden geçiriyoruz. Tekrar yapay zeka algoritmalarına yüklüyoruz, simülasyonlar yapıyoruz.”
Bahar son yıllarda belli hastalıklarda kullanılan ilaçların, başka hastalıklarda da işe yarama ihtimalini de araştırdıklarını söyledi.