Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin (TMMOB), 6 Şubat depreminden etkilenen Hatay’da eylül başında yaptığı asbest araştırmasının sonuçları endişelere yol açtı.

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nin 2 ve 3 Eylül’de yaptığı araştırmanın sonuçları, söz konusu kanserojenin ne kadar yayılabileceğini bir kez daha gösterdi. Çalışmada, Hatay Serinyol, Antakya, Samandağ, Yeşilköy ve Defne’de depolama ve yerleşim alanları, bina enkazları, fauna, toprak yüzeyleri ve çalışma sırasında kullanılan aracın üzerinden toplam 45 adet katı ve toz numunesi alındı.
Numunelerin 16’sında asbest lifleri tespit edildi. Anlaşıldı ki depremin üzerinden dokuz ay geçmesine rağmen bölgedeki enkaz kaldırma çalışmaları sırasında halkın sağlığını tehdit eden bu önemli riske karşı, tüm uyarılara rağmen yeterli önlem alınmıyor.
Araştırmayı ve asbestin solunmasıyla yaşanabilecek sağlık sorunlarıyla ilgili bugün İstanbul Tabip Odası’nda düzenlenen toplantıda bilgi verildi. TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Utku Fırat, İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyeleri Dr. Esin Tuncay, Dr. Ertuğrul Oruç ile Türk Toraks Derneği adına Doç. Dr. Haluk Çalışır raporu değerlendirdi ve uyarılarda bulundu. Yetkililerden alınması gereken acil önlemlerin hayata geçirilmesi istendi. Mevcut yönetim anlayışı ve rant politikalarının doğa olaylarını felakete dönüştürdüğü vurgulandı.
Ayrıca belediyeler ile Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı enkaz kaldırma çalışmalarının yönetmeliklere uygun olarak yapılması içi göreve çağrıldı.
Tespitler ve uyarılar
Toplantıda özetle aşağıdaki konulara dikkat çekildi ve uyarılar yapıldı:
*Numune alınmadan önce bölgede yağan yağmur, özellikle fauna ve yerleşim alanlarının (çadır, konteyner vb.) yüzeyinde bulunan toz yoğunluğunu azaltmasına rağmen numunelerde asbest tespit edilmişi bölgede asbest yayılımını gösteriyor. Düzenli asbest izlemesi yapılması durumunda çok daha büyük bir tehlikenin karşımıza çıkacağı düşünülüyor. Ulaşımda kullanılan aracın yüzeyinden alınan numunelerde asbest tespit edilmiş olması ise sadece depremzedelerin, enkazda çalışanların değil, bölgede seyahat halinde olan herkesin asbest maruziyet riski taşıdığının göstergesi.
*Numunelerin alımında belirlenen kriter, hafriyat depolama alanlarına, yıkım çalışması süren ve tamamlanmış bina enkazlarına yakın olması. Bölgede toz ve asbest maruziyet riskinin bu kadar büyük olmasının başlıca nedeni, atık yönetim uygulamalarında yapılan hatalar. Hafriyat depolama alanı seçimi, asbest ve tehlikeli atıkların ayrıştırılmadan depolanması, sulama faaliyetlerinin neredeyse hiç yapılmaması ve atıkların taşınması sırasında kamyonlardaki tozumanın önleminin alınmaması bu hataların başlıcaları.
‘Havada asbest yok’ açıklaması yalan
*Deprem, sel gibi doğa olaylarının afete dönüşmesinin altında yatan alınmayan tedbirler. Asbeste ilişkin tedbir almak yerine “Havada asbest bulunmuyor” türünden yapılan açıklamalar, Çernobil felaketi sonrasında ekranda çay içen yetkilileri hatırlatıyor. Depremin ardından dönemin ilgili bürokratı “…ihalelerde kullanılan şartnamelere, asbest içeren katı maddelerle ilgili gerekli tedbirlerin alınmasının yüklenici firmaların sorumluluğuna verilmesine yönelik madde eklendi” açıklamasını yaptı. Bugüne kadar yüklenici firmalar asbest içeren katı maddelerle ilgili ne gibi tedbirler almıştır ve bertaraf edilen asbestli malzeme miktarı nedir? Ayrıca deprem sonucu oluşan atığın yönetimini fiilen gerçekleştiren yüklenici firmaların kaçında çevre mühendisi istihdam etti?
*Asbest saptanan 16 örnekten 4’ü asbest içerdiği bilinen bir yapı malzemesi olan ‘eternit‘. Diğerlerininse değişik yüzeylere çöken toz örneklerinde saptanması tehlikenin büyüklüğünü gözler önüne serdi.
*Asbest Dünya Sağlık Örgütü Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı (IARC) tarafından yayımlanan ve kanser yaptığı kesin bilinen toksik maddeler arasında. Ülkemizde 2010’da yasaklanmasından önce özellikle binalarda izolasyon gerektiren alanlarda, marley olarak bilinen yer kaplamalarında ve bunların yapıştırma malzemelerinde, derzlerde, bazı yapıların çatılarında kullanılan kıvrımlı plaka tarzı yapı elemanlarında kullanıldı. Asbest içeren bu yapı malzemeleri gerek deprem gerekse enkaz kaldırma çalışmaları sırasında parçalanması, sürtünmeye maruz kalması durumunda, havaya kolaylıkla karıştı.
Hastalıklar şimdi ekiliyor, 10-40 sene sonra çıkıyor
*Asbest solumak ayrıca, akciğer dokusunda sertleşmeyle seyreden asbestozis hastalığı, akciğer zarında sıvı birikmesi, akciğeri saran zarın kalınlaşması ve kireçlenmesine de neden oluyor. Akciğer kanseri ve mezotelyoma maruziyetten 10- 40 yıl sonra ortaya çıkıyor. Bu nedenle enkaz bölgesinde yaşayan depremzede insan ve hayvanlar, bölgede görevlendirilmiş ve özellikle enkaz kaldırma işinde çalışan tüm personel risk altında.
*Enkaz kaldırma sırasında asbest riskinden bağımsız olarak ortaya çıkan tozun da önemli sağlık riskleri var. Toz bulutu içerisinde gözle görülemeyecek kadar küçük toz parçacıkları (2,5 mikron çapında) akciğerlere ulaşarak hem inflamasyona, hem de kana karışarak, özellikle damar hasarına neden oluyor. Bu hasar sonucu, hayati organlarda kalp krizi, inme ve felçler gibi yaşamsal hastalıklar ortaya çıkabilir.
*Toza maruziyet ayrıca akciğer ve mesane kanseri, solunum yollarında alerjik reaksiyonların artması, KOAH ve astım gibi hastalıkların tetiklenmesine neden oluyor. Gebelik sırasında anne karnında ve bebeklik dönemindeki maruziyetin, akciğer gelişim bozukluklarından otizme varan çok sayıda sağlık sorununa neden olduğu biliniyor.
*Enkazlarında evlerde bulunan çeşitli elektronik, elektrikli cihazların parçalanması sonucu çeşitli ağır metal ve toksik maddelerin de enkaz ile birlikte yayılan toz içerisinde havaya, yağmur ile toprağa bulaşması söz konusu.
Acilen alınması gereken önlemler
Araştırmanın raporunda deprem bölgesinde alınması gereken acil önlemler şöyle sıralandı:
*Bölgede sulama yapılmadan hiçbir enkaz kaldırma faaliyetine izin verilmemesi ve hafriyat depolama alanlarında toz oluşumuna engel olacak sıklıkta spreyle sulama yapılması,
*Hafriyat çalışmalarında görevli işçilere maske temin edilmesi ve maskesiz hiçbir işçinin hafriyat alanlarında çalışmasına izin verilmemesi,
*Yerleşim alanlarının enkaz alanlarında oluşan tozdan etkilenmeyecek bölgelere taşınması,
*Enkaz kaldırma çalışmalarında kullanılan kamyonların kasaları örtülmeden trafiğe çıkmasına izin verilmemesi ve hafriyat taşıma güzergahlarında tankerlerle düzenli sulama yapılması,
*Görevliler dışında enkaz çalışma alanlarına ve hafriyat depolama alanlarına kontrolsüz girişlerin engellenmesi,
*Yıkımına başlanmamış binalarda asbestli malzeme araştırması yapılması ve tespit edilen malzemeler binadan uzaklaştırıldıktan sonra yıkım işleminin gerçekleştirilmesi,
*Asbestli malzemelerin asbest söküm uzmanları tarafından uygun kişisel koruyucu ekipmanlar kullanılarak sökülmesi ve bertarafının sağlanması,
*Bölgede asbest maruziyetinin şeffaf olarak izlenmesi ve gerekli sağlık hizmetinin bölge halkına sağlanması,
*Bölgede yaşayanlar, enkaz ve döküm sahasında çalışan işçiler ve bölgeye gönüllü çalışmaya gelen yurttaşlar acil olarak asbest konusunda bilgilendirilmeli ve asbestin tehlikeleri konusunda eğitilmelidir.
*Enkazın kaldırılması ve kentin yeniden kurulmasında, rantı ve sermaye birikimini değil halk sağlığını önceleyen ve çevre kirliliğini engelleyecek politikaların uygulanması.