KEMAL GÖKTAŞ
kemalgoktas@diken.com.tr / @kemalgoktas
HDP eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutukluluğunun insan hakları ihlali olduğuna ilişkin karardan sonra mahkemeye yapılan tahliye başvurusu için karar bekleniyor.
Hukukçular, Demirtaş’ın AİHM kararına rağmen serbest bırakılmamasının ciddi bir Anayasa ihlali olduğunu konusunda mutabık. Buna rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararın bağlayıcı olmadığı yönündeki açıklaması, yargının AİHM kararının gereğini yerine getireceği konusundaki beklentileri zayıflatıyor.
Erdoğan’ın karara karşı bazı adımlar atılacağından söz etmesi de bu görüşü güçlendiriyor.
Bu adımların ne olduğu konusunda ise en çok öne çıkan senaryo şu:
Demirtaş’ın tahliye edilme kararını önlemek için devreye sokacağı ilk önemli argüman kararın henüz kesinleşmemesi olacak. Türkiye, Demirtaş kararına karşı Büyük Daire’ye üç ay içinde başvurabilecek. Büyük Daire’den itirazla ilgili kararlar yaklaşık bir yıl içinde çıkıyor. Bu süre içinde ise Demirtaş’ın ‘terör örgütü propagandası’ suçundan aldığı dört yıl sekiz ay hapis cezasının istinaf mahkemesinde onanması halinde de Demirtaş, artık ‘hükümlü’ statüsünde olacak. Ceza, beş yılın altında olduğu için Demirtaş’ın Yargıtay’a temyiz hakkı da bulunmuyor. Bu durumda Demirtaş, istinaf mahkemesinin onama kararından sonra infazı sona erene kadar siyasi yasaklı hale de gelecek.
DEP’liler ve Öcalan için AİHM kararı uygulanmıştı
AİHM kararları doğrultusunda yeniden yargılama yolunun açılmasından sonra yapılan yargılamalarda da birçok tahliye kararı verilmişti. 1994 yılında tutuklanan eski DEP’li milletvekilleri Leyla Zana, Orhan Doğan, Selim Sadak ve Hatip Dicle de AİHM kararı doğrultusunda yapılan yeniden yargılamada tahliye edilmişlerdi.
Abdullah Öcalan davasında da AİHM’in adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki kararından sonra ‘dosya üzerinden yeniden inceleme’ yapılmış ve böylece AİHM kararının gereğinin yerine getirildiği savunulmuştu. Öcalan’ın avukatlarının kararın yerine getirilmediği gerekçesiyle yaptığı başvuru AİHM’de reddedilmişti.
İslamcılığın AİHM macerası: ‘Özgürlük mücadelesi’
Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ndeki açık hükme rağmen AİHM kararlarını bağlayıcı bulmayan Erdoğan ve içinden geldiği siyasi gelenek ise birçok defa AİHM’e başvurmuştu.
Anayasa Mahkemesi kararı ile kapatılan Refah Partisi’nin yaptığı başvuruda AİHM, RP’nin şeriata dayalı bir düzen kurma isteğinin, yöneticilerinin cihat ve şiddet çağrıları ile çok taraflı hukuk sistemi önerileri nedeniyle kapatma kararının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) aykırı olmadığına karar verdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da hapis cezaları ve siyasi yasak kararlarına karşı üç kez AİHM’in yolunu tutmuştu. Erdoğan ilk olarak, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde, 12 Aralık 1997 günü Siirt’te bir miting sırasında yaptığı konuşmada okuduğu şiir nedeniyle aldığı 10 ay hapis cezasına karşı AİHM’e başvurdu. Erdoğan, bu hapis cezasına bağlı siyasi yasaklılığını kaldırmak için yaptığı adli sicil kaydının silinmesi talebi reddedilince ikinci kez AİHM’e gitti. Son olarak YSK’nın 2002 seçimlerinde adaylığını veto etmesinin ardından Strasbourg mahkemesine başvurdu. Erdoğan, son başvurusundan sonra yaptığı açıklamada ise başvuruyu ‘milletin özgürlük mücadelesi çerçevesinde hukuku son noktasına kadar arama hakkı’ olarak tarif etmişti.
Erdoğan, başvurularını, CHP’nin desteği ile Anayasa’da yapılan değişiklikten sonra önce milletvekili sonra başbakan olunca, 2003 yılında çekti.
Önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrunnisa Gül de başörtüsü yüzünden okula kaydının yapılmaması nedeniyle Türkiye aleyhine AİHM’de dava açmış, ancak eşinin Dışişleri Bakanı olması nedeniyle yapılan eleştiriler üzerine 2014 yılında davasını geri çekti.
AİHM, Hayrunnisa Gül’ün davasını geri çekmesinden bir yıl sonra Leyla Şahin davasında üniversitelerde başörtüsü yasağını insan hakkı ihlali olarak görmemiş ve başvuruyu reddetti.
Anayasa Mahkemesi’nin 2001 yılında kapatılmasına karar verdiği Refah Partisi’nin devamı olan Fazilet Partisi de AİHM’e başvurdu. Ancak parti yöneticileri AİHM’in Leyla Şahin kararından sonra başvurularını geri çekti. Geri çekme kararını açıklayan dönemin Saadet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan AİHM’in İslam’a karşı önyargılı olduğunu ve ‘mahkemenin adaletine güvenilmeyeceği inancıyla davayı geri çektiklerini’ açıkladı.
Kararlar uygulanmıyor
AKP iktidarı boyunca AİHM kararlarının uygulanması ve ihlallerin giderilmesi konusunda kötü bir karneye sahip. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre AİHM kararları bağlayıcı olmasına rağmen, Avrupa Konseyi AİHM Kararları Uygulama Bölümü’nün raporuna göre 2017 yılında uygulanmayan karar sayısı 1.384 oldu. Uygulanmayan kararların büyük bölümü yargının yetki alanı dışında idari düzenleme ve işlemlere ihtiyaç duyulan alanlarda.
Örneğin AKP hükümeti, AİHM’in sokağa çıkma yasağı sırasındaki operasyonlarda ölen ya da yaralananlarla ilgili verdiği tedbir kararlarını da uygulamamış ve AİHM’in tedbir kararı ‘hastaneye gidebilmesi için bulundukları yere ambulans gönderilmesine ilişkin tedbir kararı’ verdiği Serhat Altun ve Hüseyin Polat Cizre’de hayatlarını kaybetmişti.