KEMAL GÖKTAŞ
kemalgoktas@diken.com.tr / @kemalgoktas
Bilirkişi listesinde yer almadığı ve iletişim alanında herhangi bir uzmanlığı olmadığı halde Cumhuriyet davasına bilirkişi olarak atanan Ünal Aldemir’den tartışma yaratacak bir açıklama geldi.
Aldemir, davada sekiz yıl hapse mahkûm edilen eski Cumhuriyet Vakfı icra kurulu başkanı Akın Atalay’ın nasıl atandığına ilişkin sorusuna, “Bu bir devlet sırrıdır ve benimle beraber mezara girecektir” diye yanıt verdi.
Oysa yasaya göre bilirkişiler resmi bilirkişi listelerinden atanıyor. Resmi listede adı olmayan bir kişinin bilirkişi olarak atanması halinde ise bunun gerekçeleri açıklanıyor. Yasadaki bu açık düzenlemelere rağmen Aldemir’in atanmasını ‘devlet sırrı’ olarak açıklaması davayla ilgili yeni tartışmaları beraberinde getirecek.
‘Erdoğan için gözümü kırpmadan ölürüm’
Aldemir’in itirafı, Atalay’ın Twitter üzerinden yaptığı eleştirilerden sonra geldi. Atalay, Aldemir’in @obirseyyah rumuzlu Twitter hesabından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la çektirdiği fotoğrafı “İnsan sevdikleriyle beraberdir” yazısıyla paylaşmasına ilişkin olarak “Bu fotoğrafı tweetleyen Ünal Aldemir, Cumhuriyet Gazetesi ceza davasının tarafsız (!) bilirkişisidir. Tarafsız ve bağımsız yargımızı temsil eden bir fotoğraf olarak kayda geçirelim” diye yazdı.
Bunun üzerine Aldemir, Atalay’a şu karşılığı verdi: “Bir ülkenin Cumhurbaşkanını sevmek suç değildir ve bu sevdanın bilirkişilik göreviyle uzaktan yakından alakası yoktur. Şunun altını çizerek tekrarlıyorum Recep Tayyip Erdoğan’ı seviyorum. Eğer Recep Tayyip Erdoğan için, aziz Türkiye milleti ve Türkiye için, bu canı feda etmem gerekirse gözümü kırpmadan da bunu yaparım.”
‘Gidin cezanızı çekin’
Aldemir, ayrıca henüz istinaf aşamasında bulunan ve ancak istinaftan sonra Yargıtay’ın da onaması halinde kesinleşecek cezalar için de tartışma yaratacak biçimde “Boşuna nefes tüketmeyin; gidin cezanızı çekin. Söz size her ay düzenli olarak, okumanız için kitap göndereceğim” diye yazdı.
‘Şık terörist, Dündar vatan haini…’
Tarafsız bilirkişi sıfatına rağmen, davanın sanıklarından Ahmet Şık için ‘terörist’, Can Dündar için de ‘vatan haini’ ifadesini kullanan Aldemir, buna karşın kendisine yönelik hakaret içeren yorumlara ilişkin de yargıya gideceğini belirtti.
İlişki zinciri sorusuna ‘devlet sırrı’ yanıtı
Atalay, bunun üzerine Aldemir’e şöyle yazdı: “Siyasi tercihlerinizi bir kenara bırakıp, maddi gerçeğe hizmet etmek ve adaletin tecellisini istiyorsanız, yapmanız gereken şey gayet basit ve açıktır: Adli bilirkişilik listelerinde yer almadığınız halde, böylesi önemli bir soruşturmada bilirkişi olarak atanmanıza neden olan ilişki zincirini, sizi kimlerin, nasıl bu olaya dahil ettiğini açıklamanız gerekir.”
Aldemir şöyle karşılık verdi: “Sevgili Akın Atalay, bir hukukçu olarak iyi bilirsiniz ki bu husus bir devlet sırrıdır. Mahkeme salonlarında çok dile getirdiniz sosyal medyada çok dile getirdiniz bu konudaki son sözüm şu ki; bu bir devlet sırrıdır ve benimle beraber mezara gidecektir.”
Yandaş dernekte uzman
Aldemir, bilirkişi listesinde olmadığı halde bilirkişi olarak atanmasıyla dikkat çekmişti. Şimdi soruşturmada bilirkişi olarak görevlendirilmesinin ‘bir devlet sırrı’ olduğunu söyleyen Aldemir, yazdığı raporun sonunda kendisini ‘iletişim- bilişim uzmanı’ olarak nitelemişti. Oysa Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü Bilgisayar Mühendisliği bölümünden 2011’de mezun olan Aldemir’in uluslararası ilişkiler yüksek lisansı bulunuyor. Yani Aldemir’in iletişim alanında akademik herhangi bir ünvanı bulunmuyor.
Aldemir, yönetim kurulunda Sabah, Star ve Yeni Akit gazetelerinden ‘yandaş kalemler’in bulunduğu Uluslararası Medya Enformasyon Derneği’nde (UMED) eğitmenlik yapıyor. Aldemir’in özgeçmişinde ayrıca 2014-2016 yılları arasında başbakanlıkta proje yöneticisi olduğunu not düşmesi de ilginç bir ayrıntıya işaret ediyor.
‘Çare demokrasi’ manşetini kesti
Aldemir’in hazırladığı raporda da birçok çelişki ve hata yer alıyordu. Aldemir, raporuna Cumhuriyet’in 15 Temmuz’dan bir gün sonra çıkan sayısının birinci sayfasındaki “Türkiye Kaosta” başlığına ilişkin kupürü koydu. Ama Cumhuriyet’in suçladığı bütün manşetlerinin görüntüsünü “Cumhuriyet” logosuyla birlikte tam sayfa dosyaya koyan bilirkişi 16 Temmuz manşeti için bunu yapmaktan kaçındı. Oysa Cumhuriyet’in 16 Temmuz 2016 günü manşeti “Çare Demokrasi” idi. Bilirkişi Cumhuriyet’in bu manşetinin olduğu kısmı kupürden kesip atmıştı. Bilirkişi 19 Temmuz 2016 tarihli Cumhuriyet gazetesinin “Cadı avı başladı” manşetini suçlarken de aynı yöntemi izledi.
Bilirkişi raporunda bazı olguları da gizledi. Cumhuriyet’in 12 Temmuz 2016 tarihli sayısında çıkan Sertaç Eş imzalı “YAŞ’ta gündem paralel olacak” başlıklı habere ilişkin ‘darbe girişiminden üç gün önce yayımlanan bu haberle FETÖ’nün tasfiyeyi öğrendiğini’ ileri sürdü. Oysa Cumhuriyet’te bu haberin çıktığı 12 Temmuz 2016 günü yandaş Star gazetesinin manşetinde “FETÖ’nün işi YAŞ” yazıyordu. Haberde “TSK’deki FETÖ’cülere kritik darbe Yüksek Askeri Şûra’da vurulacak. Sızma ve terfi için sinsice çalışan Paralelcilerin ilk kez ‘örgüt’ kapsamında ele alınacağı YAŞ’ta, haklarında tahkikat olanlar da terfi edemeyecek” deniyordu.
İstinaf ve temyiz bekleniyor
Cumhuriyet gazetesinin önceki yönetimi ve yazarlarına yönelik dava sonunda mahkeme Akın Atalay’ı sekiz yıl 15 gün, Murat Sabuncu, Ahmet Şık ve Aydın Engin’i yedi buçukar yıl, Orhan Erinç ve Hikmet Çetinkaya’yı altı yıl üçer ay, Bülent Utku’yu dört yıl altı ay, Güray Tekin Öz, Önder Çelik, Musa Kart, Mustafa Kemal Güngör ve Hakan Karasinir’i üç yıl dokuzar ay, Yusuf Emre İper’i üç yıl bir ay 15 gün hapis cezasına mahkûm etmişti.
Mahkemenin kararı istinaf ve temyiz aşamalarından onanarak geçerse gazeteciler yeniden hapse girecek.