MURAT SEVİNÇ
Ne ürkütücü, çağdışı, hukuk dışı, insanlık dışı, saçma sapan ve ayıp bir soru!
Hiç gündemimde olmayan bir yazı bu. Telaş etmeyin, anayasadan, hukuktan, yasalardan vs. söz edecek değilim. Yalnızca bugün Diken’de (ve muhtelif yayın organlarında) okuduğum bir haber üzerine yazmak istiyorum. İlginç bir durum bu. Bazen insan söylenecek bir söz olmadığını düşündüğü zaman, bir şey söylemek zorunda hissediyor!
Bugün (Pazar) Cumhuriyet gazetesi, “Afrin’de 11 şehit” ifadesiyle bir manşet atmış. Haberi okudum, herhangi bir yorum dahi yok. “Afrin’de 11 şehit” başlığı atılmış; çünkü dün (Cumartesi) günü 11 asker Afrin’de şehit oldu. Haliyle bir gazete ne yapması gerekiyorsa onu yapıp haberi vermiş. Hemen altında, güncel siyasete dair başkaca haberler var. Bunlardan biri de CHP yönetiminin Anıtkabir’i ziyareti ve Kılıçdaroğlu’nun AKP hakkındaki açıklamaları.
Bugün (Pazar), Akit TV adlı bir kanalda sabah programı yapan bir sunucu, günün gazete manşetlerini anlatırken sıra Cumhuriyet’in manşetine geldiğinde, açmış ağzını yummuş gözünü. Haberdeki görüntüyü de izledim mecburen. Yalan olmasın, bu yayın organının bir TV kanalı olduğunu da bu sayede öğrendim. Gazetesinden haberdardım; zira hem bu hem de muadili organlar, zamanında SBF’yi ve kimi öğretim üyesi arkadaşlarımızı hedef göstermişti. Yani görev tanımlarını iyi kötü anlayabiliyorum.
Sabah programında, 30’lu yaşlarda olduğunu tahmin ettiğim cevval bir delikanlı heyecanla konuşuyor. İki renkli bir kravat, koyu renk ceket ve içinde son zamanlarda yeniden moda olan yelek. Altında da hayli dar, ‘İtalyan kesim’ olduğu söylenen buna mukabil son zamanlarda ‘İtalyan olmayan’ gençlerin çokça tercih ettiği ve doğrusu yerli basende biraz garip görünen spor pantolon.
Cevval genç sunucu, Cumhuriyet’in “11 şehit” başlığı ile alttaki ilgisiz haber arasında bir ‘ilgi’ kuruyor. Bu kesime özgü Allah vergisi bir ‘algı operasyonu tespit yeteneğine’ sahip olduğu çok açık. Manşet ile Erdoğan karşıtlığı arasında bir bağ kuruyor, uyanıklık yapıldığını saptıyor. Ardından, aklınıza gelebilecek tüm ‘klişeleri’ sıralıyor. Daha önce de yazmıştım, 70-80 sözcük kâfi!
Ben tümünü değil, yalnızca Diken’deki alıntıları bir kez daha aktarmak istiyorum. Kalanını videodan izleyebilirsiniz. Şöyle diyor:
“Tek adam rejimi olsaydı ah keşke olsa… Sizi iki dakikada kapatsa, keşke bir de Şeriat olsa, keşke idam olsa sizi sallandırsa. Açık konuşuyorum hepiniz hainsiniz… Demokrasi kılıfının ardına saklanan sizler bu vatanın başına belasınız. İster alının, ister yırtının, keşke bu ülkede idam olsa… Kellenin gitmesi lazım… Demokrasi filan hikaye, sizin gibileri savaşta katletmek mübahtır…”
Bir ara duralıyor. Sanırım heyecanını kontrol etmeyi deniyor ve hemen ardından Türkiye’de yaşadığını hatırlayıp; “Öfkeme yenik düşüyorum siz hakikaten namus yoksunusunuz… Sizlerin Allah belasını versin! Kansızsınız, namussuzsunuz, şerefsizsiniz, haysiyetsizsiniz (‘haysiyet’ ile ‘şeref’ eş anlamlı ama belli ki bir kez başlayınca tüm kelime dağarcığını sergilemek istiyor), sizde bir dirhem din iman yok (dinsizliğe vurgu yapılmazsa olmaz). Bir dönemin kalıntılarısınız (burası da herhalde tek parti dönemine vs. atıf)…”
Tam bitirmek üzereyken; “Bunlar kripto Siyonist. Böyle bir dönemde bu ülkeye operasyon çeken haindir.” diyerek, hem ticari ve diplomatik ilişkilerin son derece yoğun olduğu İsrail’in memleketimiz üzerindeki etkisine/oyunlarına dikkat çekiyor hem de kusursuz bir yandaş hüviyetiyle kimlerin ihanet içerisinde olduklarını tespit ediyor.
Birikimini, zarafetini her cümlesiyle gösteren bir televizyoncu.
Daha dün, sinema oyuncusu ve ‘işadamı’ Selim Soydan’ın eşi olan Hülya Koçyiğit, Türkiye’de düşünce ve ifade özgürlüğünün lüzumundan fazla bulunduğunu buyurdu, konuya dair derinlikli düşüncelerini merakla bekleyen Türkiye kamuoyuna. Haksız mı? Böyle ifade özgürlüğü nerede var?
Hal böyleyken;
kuşkusuz bir insan, idam cezasından yana olabilir. AKP’nin (2001 değişikliği ardından) 2004’te mevzuatı idam cezasından arındırmasını çok yanlış bulabilir.
Bir insan, Cumhuriyet yazarlarının baş belası olduğunu düşünebilir.
Bir insan, ‘tek adam’ rejimini savunabilir ki tarihimizde savunanlar olmuştur.
Bir insan, saçma sapan bir iş yaparak ‘haber veren’ gazetelerin kapatılması gerektiğini düşünebilir. Herkes basın özgürlüğünden yana olmak zorunda olmadığı gibi; bırakın gazeteleri, Türkiye’de örneğin bazı siyasal partilerin dahi kapatılması gerektiğini düşünenler çok oldu.
Bir insan Şeriat hayali kurabilir, Şeriat düzeni içinde yaşamayı arzulayabilir. Hatta bir insan örneğin Osmanlı’yı tümüyle Şeriat hükümleriyle yönetildiğini dahi zannedebilir. Herkes asgari bir tarih eğitimi almış olmak zorunda değil.
Bir insan, gazete çalışanlarının din ve iman yoksunu olduğunu düşünebilir. Haber yapmak için ‘gerekli koşullar’ olmadığı düşünülürse… Türkiye’de din ve iman sahibi çok sayıda gazete ve gazeteci var ve kendilerini büyük bir ilgiyle okuyor, izliyor, dürüstlüklerine duyduğumuz hayranlıkla olabildiğince yararlanıp severek takip ediyoruz.
Ancak bir insan, başlığını beğenmedi diye bir gazetenin çalışanlarına böyle hakaret edemez. ‘Namus yoksunu’ olduğunu, ‘kansız olduğunu’ (eğer tıbbi bir sıkıntı kast edilmiyorsa), ‘haysiyetsiz olduğunu’ bu rahatlıkla dile getiremez. Hedef gösteremez.
Ve tabii bir insan, ‘Kellenin gitmesi kazım’ ve ‘Katli mübahtır’ diyemez. Çünkü bu ‘dilekler,’ insanların keyfine bırakılmamıştır. Bırakılmamıştır ki, hukuk düzeni içinde birbirimizi boğazlamadan yaşayabilelim.
Söyleyecek bir şeyim yok. Nitekim yazıda yaptığım da, ancak olanı aktarmaktan ibaret. 2018 Türkiye’sinde, aşırı demokraside, son derece olağan bir özgüven ve üslup bu. Beğenilen. Takdir edilen. Özenilen. Ödüllendirilen.
Buna mukabil, tarih 2018’de başlamadığı gibi, 2018 Şubat ayında sona ermeyecek. Aksini düşünmek saçma olur! Ezcümle, bunlar geçer. Bu günler geçer. Her zaman olduğu gibi. Umuyorum, pervasızca ölmelerini, katledilmelerini ‘diledikleri’ insanlar, eşimiz, dostumuz yaşar, yaşarız.
“Sizlerin Allah belasını versin!” zarif dileği ise tek sözcük olsun sarf edemeyeceğim bir konu. Allah’ın işine karışılmaz…
Yazı önerisi: Cumhuriyet’ten Çiğdem Toker’in son derece ‘yararlı’ yazını buraya bırakıyorum.