AYNUR KOLBAY
aynurkolbay@hotmail.com
@okumak_zamani
Araştırmalar 3,5 yaştan itibaren silik de olsa belirli anıları hatırlayabildiğimizi gösteriyor. Bu da demek oluyor ki, beynimiz bu yaştan itibaren bazen sürekli hatırladığımız, bazen nasıl hatırladığımıza şaşırdığımız, bazen de hatırlamamak için zorladığımız anılarla dolu. Bir de henüz hatırlamaya fırsat bulamadığımız ama beynimizin bir yerlerinde saklı duranlar var. Bu şekilde bakınca gerçekten büyüleyici bir data sakladığımızı düşünebiliriz. Özellikle belli bir yaştan sonra hatırladığımız güzel anılara sığınmak, hatırladıkça iyileşmek ve iyi hissetmek ise sihirli bir ilaç gibi. Sevtap Sarıca’nın kaleminden çıkan Ninemin Sandığı isimli kitap da yaşlı ve huysuz bir nine karakteri ile bizi tüm bunları düşünmeye itiyor.
Kimileri için anne, kimileri için anneanne, köydeki pek çok çocuk içinse ‘nine’ olarak anılan ve adı bile bilinmeyen yaşlı bir kadın karakter ile karşılıyor kitap bizi. Genelde yorgun, çoğunlukla öfkeli ve bazen de üzgün olan nine, sürekli eski günlerden bahsettiği için, biz okuyucular da çocukluğuna ve gençliğine dair bilgiler edinebiliyoruz.
Yokluk içinde, anne babası tarafından sıklıkla azarlanmış, tarlada çalışmak ve hatta yeri geldiğinde kardeşlerine de bakmak zorunda kalmış bir çocukluğun ardından evlenen nine, evlilik hayatında da rahata erememiş. Kocasından da çocuklarından da aradığı sevgiyi alamamış bir yaşam geçirerek yaşlanmış ve bugünlere gelmiş. Gelgelelim yaşlılıkta da hâlâ çocuklarına, torunlarına hatta torunlarının çocuklarına bakmak zorunda kaldığı için artık yorulmuş.
Huysuzluğu ile nam salmış olan ninenin evinde eskiden kalma pek çok eşyaya dokunmak, yüksek sesle konuşmak, bahçesinden çiçek koparmak ve benzeri pek çok yasak karşılıyor insanları. Yasakların en büyüğü ise ninenin gençliğinden kalma, kimselere içinde ne olduğunu söylemediği sandığa dokunmak. Ninenin sandığında ne olduğunu çocukların hiçbiri bilmiyor. Farklı yollar deneseler de, başka büyüklere sorsalar da içinde ne olduğunu bir türlü öğrenemiyorlar.
Derken bir gün nine bu dünyadan göçüp gidiyor. Böylece evi ve tüm eşyaları başkalarının kontrolüne geçiyor ve yaşadığı müddetçe herkesten gözü gibi sakındığı sandığı da açılıveriyor. Yürütülen tüm yaratıcı tahminler boşa çıkıyor ve sandıktan sadece bir tomar fotoğraf karşılıyor meraklıları; Ninenin gençliğine, gülüşlerine ve mutluluk anlarına dair fotoğraflar. Nineyi yaşama bağlayan, sandığın kapağını açıp da baktıkça onu o güzel günlere götüren ve yüzünü güldüren bir sürü anı.
Yetişkinlere oldukça hüzünlü gelebilecek olan hikâye, çocuklar açısından ise pek çok farklı konuya değinmek için bir fırsat. Anıların ve bu anıları biriktirmenin, saklamanın, sahip çıkmanın önemi, kayıplar, yaşam, insanların karakterleri ve iç dünyaları gibi pek çok farklı kavramı kitap üzerinden konuşabilir, uzun sohbetler için başlangıç noktası yapabilirsiniz. Hikayenin duygularını ve karakterlerin özelliklerini çok iyi şekilde yansıtan çizimler yine yazar Sevtap Sarıca’ya ait.
Yine Nesin Yayınevi’nden, sevgili Özge Bahar Sunar’ın kaleminden çıkan ve anılara, anı biriktirmenin önemine dair atıfta bulunan ‘Anneannemin Fotoğrafları’ kitabı ile birlikte aynı konuya iki farklı yaklaşımı göstermek adına peş peşe okunabilir.
Keyifli okumalar…
Yazar ve çizer: Sevtap Sarıca
Sayfa sayısı: 40 Sayfa
Yayınevi: Nesin Yayınevi