AYNUR KOLBAY
aynurkolbay@hotmail.com
@okumak_zamani
Hep anlatılagelen, üzerine fikirler yürütülen, pek çoğumuzun da çocukluktan itibaren duymaya alışageldiği farklı hikâye konularından biridir dünyanın yüzyıllar sonra ne hale geleceği. Özellikle iklim krizinin gözle görülür biçimde her birimizin hayatını açıkça etkilemeye başladığı, küresel çapta yaşanan felaketlerin sürekli tekrarlandığı günümüzde bu konu hakkında düşünmemek işten bile değil.
“Gelecekte içecek suyumuz, ağzımıza atacak gerçekten sağlıklı ve organik bir besin kaynağımız olacak mı?”, “İnsan eliyle yok edilmemiş herhangi bir doğa parçası kalacak mı?” ya da “Çocuklarımıza oldukça sıkıntılı yaşadığımız bugünleri bile büyük bir özlemle ve coşkuyla mı anlatacağız?” gibi sorular hepinizin aklında zaman zaman da olsa dönüp duruyordur eminim.
Bizi tam 3550 yılına ışınlayan ‘Dünyamıza Ne Olmuş?‘ isimli kitap da bu sorulardan yola çıkarak bundan binlerce yıl sonra garip bir dünyada yaşamak zorunda kalmış iki çocuğun hikâyesini anlatıyor. İlk bakışta abartı gibi gözüken ama gidişatı göz önünde bulundurduğumuzda kabullenmesi zor, gerçekçi bir tarafı da bulunan bir konusu var kitabın.
Dünyanın sarı bir toz bulutu haline geldiği, suyun olmadığı, ağaçların, hayvanların, sebze ve meyvelerin yok olduğu 3550 yılında insanlar kafalarında cam fanuslarla yaşamaktadır. Geçmişin güzel dünyasından çocuklara bahsetmenin yasak olduğu bu yeni dünya düzeninde, çocuklar tehlikeli olduğu için okula ancak 18 yaşına gelince gidebilmektedir. Tüm çocuklar gibi kitabın kahramanları Nili ile Orbi de evde eğitim almakta ve gün içinde sadece belli saatlerde dışarıda oynayabilmektedir.
Günün birinde dışarıda oynarken, yerin altından gelen seslere kulak kabartırlar ve daha önce hiç görmedikleri üç küçük su damlası ile karşılaşırlar. Okyanus, dere ve denizlerden arta kalan ve binlerce yıl yaşamayı başarmış bu üç küçük damla, Nili ve Orbi için geçmişin güzel dünyasına açılan bir kapı olur ve onlar sayesinde geçmişi araştırmaya ve neleri kaybettiklerini öğrenmeye karar verirler. Böylece ormanların, suların, hayvanların insanlar tarafından nasıl da yok edildiğini adım adım öğrenmeye başlarlar.
Geçmişe dair daha fazla bilgiyi, o günlerin şahitleri olan yaşlılardan dinleyebileceklerini düşünerek Nili anneannesini, Orbi de dedesini sorguya çekmeye karar verir. Onlarla zamanında sahip oldukları ve şimdi tamamen kaybettikleri üzerine konuşmaya başlarlar. Fotoğraflar da işin içine girince çocuklar için inanması güç, üzücü ve pek çok farklı ayrıntı devreye girer.
Kitabın geçmişe dair gerçeklerin öğrenildiği kısımlarında, kaybedilen varlıklara değinilmesinin yanı sıra bunların nasıl kaybedildiği de anlatılıyor ve aslında çocuk okurlar için çok güzel bir farkındalık yaşanması sağlanıyor. Her gün izledikleri, duydukları karşısında zaten belli bir bilgi düzeyine sahip olsalar da bazı davranışların ya da uygulamaların nasıl da büyük kayıplara yol açabileceğini uzun vadeli bir şekilde anlattığı için çocukların kafasında daha fazla yer etmesi mümkün kılınıyor. Konuya dair pek bilgi sahibi olmayan çocuklar için de bazı önemli kavramlar çok basit bir dille anlatılıyor hikâye içinde.
Hazal Uzuner’in kaleminden çıkan ve ilk baskısını 2019 yılında yapan kitap, yenilenmiş renkli baskısıyla yine Dinozor Çocuk tarafından yayınlandı. İkinci baskıda resimleri Deniz Ozan Coşkun’un üstlendiği kitap, 8 yaş ve üstü tüm okurlar için uygun.
Keyifli okumalar.
Yazar adı: Hazal Uzuner
Resimleyen: Deniz Ozan Coşkun
Sayfa sayısı: 64 sayfa
Yayınevi: Dinozor Çocuk