CANAN COŞKUN
Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi ÇED Danışma Kurulu Sekreteri Mücella Yapıcı ve kızı Cansu Yapıcı’nın Gezi eylemleri sırasında gözaltında çıplak aramaya maruz kalmasıyla ilgili üç polisin ‘işkence’ suçundan yargılandığı davanın ikinci duruşması bugün yapıldı.
Mahkeme, ifadesi alınamayan sanık polis Songül Ekin Kılınç’ın savunma vermekten kaçındığını belirterek hakkında yakalama emri çıkarılmasına karar verdi.
8 Temmuz 2013’te Gezi Parkı dönemin İstanbul valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun çağrısıyla açılmıştı. Polis o gün aralarında Mücella Yapıcı’nın da bulunduğu çok sayıda kişiyi gözaltına almış, gözaltına alınanlar dört gün boyunca İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde tutulmuştu.
Olaydan sekiz yıl sonra hazırlanan iddianamede aramayı yapan iki polis ve nezarethane amirinin Türk Ceza Kanunu’nun 94’üncü maddesinde düzenlenen ‘işkence’ suçundan üç yıldan 12 yıla kadar hapsi isteniyor.
İkinci duruşmada sanık polis Levent Mustafaoğlu Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı. Sanık polisin yüzü ifade verirken görünmüyordu. Heyetin üyesi hakimler bunun üzerine sanığı ayağa kalkması için uyardı ancak sanık ayakta duramadığını belirtti. SEGBİS sistemi nedeniyle sanığın sözleri de anlaşılmadı.
Sanık polisin ifadesinden anlaşılan kısımlar şöyleydi: “15 yıl boyunca yerine getirdiğim görevimde birçok operasyona katıldım. Şüpheli şahsın gözaltı işlemlerini yerine getirdim. İlaç verilmeme, nezarethanenin havalandırılmaması gibi suçlamalarla daha önce hiç karşılaşmadım. Daha önce kimse hakkımda böyle suçlamalarda bulunmadı. Gezi olayları başlamadan birkaç ay önce emniyet binasında tadilat başlamıştı. Gezi olayları başladıktan sonra çok fazla kişi gözaltına alınmıştı. Müştekinin ilaçları kullandığına dair belge var. Neden meslek hayatımı bunun yüzünden tehlikeye atayım?”
Polis hatırlamadı
Sanığın ifadesinden sonra Yapıcı’nın avukatı Meriç Eyüboğlu söz alarak sanık polise nezarethaneye milletvekilleri geldiğinde klimalar açıldığını, onlar gittiğinde ise kapatıldığını hatırlattı. Sanık polis suçlamayı reddetti. Avukat Eyüboğlu, sanığa Yapıcı’nın ilaçlarını kullandığına ilişkin belgenin dosyada olmadığını hatırlattı. Sanık polise emniyetin tuvaletinde güvenlik kamerası olup olmadığı da soruldu. Polis önce bunu reddetti, sonra da hatırlamadığını söyledi.
‘İşkence gözaltı otobüsünde başladı’

Ardından Mücella Yapıcı söz alıp şunları söyledi: “Benim için bunları konuşmak oldukça güç. Valinin parkın açılacağını söylemesi üzerine parka doğru hareket ettik ve orada polisler tarafından engellendik. Bizim etrafımız çok kötü bir şekilde sarıldı, nefes alamamaya o dönem başladım. Gözaltı arabasında başladı aslında bir takım tacizler. Özellikle genç kadın arkadaşlara çok ağır şeyler yapıldı. Bana da yaşım itibariyle ‘Senin bir gözün toprağa bakıyor. Burada ne işin var? Git evde namazını niyazını kıl! Bu daha bir şey değil daha neler yapacağız’ dediler.”
Yapıcı: ‘Ben niye utanayım, siz utanın’
“Orada mide kanaması geçirdim. Çok ciddi kalp, tansiyon, damar ve KOAH hastasıyım. Hastanede de bunu biliyorlardı. Sonra emniyete getirildik. Didik didik arandık. Üzerimizde hiçbir suç delili çıkmadı, o sırada evlerimiz de arandı. Nezarethaneye götürüldük sonra. Gözlüğüme de el koydular orada. Kızımla beni bir hücreye koydular. Gözaltına alındığımızda bir sürü boş oda vardı. Buna rağmen inanılmaz havasızdı. Sonra polisler geldi ve ‘İnce arayacağız’ dediler. Başka bir yere götürdüler, soyunmamı istediler. Soyundum. Koskoca kadınım. Yerim belli, yurdum belli. ‘Çömel’ dediler, ‘öksür’ dediler. Niye bunu yapıyorsunuz? Kimse bunun niye bir gereklilik olduğunu söylemedi. ‘Utanma’ dediler. ‘Ben de niye utanayım, siz utanın’ dedim. İlaçlarımı istediğimde ‘Burada senin uşağın mı var’ dediler. Klima çalışmadığı için nefes almak mümkün değildi.”
‘Bu sistemden şikayetçiyim’
“Resmen mesane işkencesi yaptılar. Bir keresinde ‘Oraya yap’ dediler. Karanlık bir hücreye götürdüler. Bir kız çocuğu vardı orada. Su içmemiş tuvalete gitmemek için, çünkü tuvalete giderken de elle taciz oluyormuş. Bunlar bize niye yapıldı? Bize işkence yapıldı. Bunları anlatmak da işkence. Sanıklardan şikâyetçiyim, bu sistemden şikâyetçiyim.”
Çıplak arama gerekçesi: ‘Bu işler böyle’

Mücella Yapıcı’dan sonra Cansu Yapıcı söz alıp şunları anlattı: “Sekiz senedir bu anlattıklarımızın bir karşılığının olması gerekiyor. Gözaltına alındığımda uzun süredir uğraştığım bir hastalığım nedeniyle kanamam vardı. Hastaneye gittiğimizde ped istedim. ‘Bunun bizimle bir alakası yok. Darp var mı yok mu ona bakıyoruz’ dendi. Emniyete gittiğimizde didik didik arandık. Kadın görevli yoktu. Üçüncü veya dördüncü gün geldi kadın görevliler. Nezarethaneye indiğimizde ‘ince arama’ diye bir şey denilerek başka bir yere götürüldük. ‘Soyun’ dendi. Neden soyunmam gerektiğini sorduğumda ‘Bu işler böyle’ dendi. Bizi kadınlar tuvaletine götürmediler. Her ne kadar talebimiz karşılanmasa da kadın polislerin bizi erkekler tuvaletine götürmesini istedik.”
‘Annemi başka hücreye koydular’
“Annemle aynı hücrede olduğum için onun sağlık durumunu kontrol edebiliyordum. Annemi başka bir koğuşa aldılar sonra. Biz bunları neden yaşadık. Koğuşta tek başıma kaldım. Dokuz senedir bununla yaşıyoruz. Şikâyetçiyim. Sadece polislerle ilgili de bir şey değil, bu sistemin çözülmesi gerekiyor.”
Mahkeme, Yapıcı’ya ilaçlarının verilip verilmediğiyle ilgili İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden ilaç defterinin istenmesine karar verdi. Bir sonraki duruşma 10 Şubat 2022 saat 13:30’da yapılacak.