Gelir kaybına uğramamayı, vergide adil olmayı, kamu kaynaklarını adil dağıtmayı önemseyen bir devlet anlayışının, “vergi cennetleri” hakkında da gereğini yapması gerekir.
“Nedir o gerek?” derseniz şu: Türkiye’deki bir şirket, “vergi cenneti” diye anılan bir ülkede kurulmuş bir şirkete para gönderdiğinde yüzde 30 oranında Kurumlar Vergisi kesintisi yapılması gerekiyor. Bu, kanunda açık bir hüküm. Ancak bu kesintinin yapılabilmesi için, devletin, vergi cenneti olan devlet için resmen, “evet bu vergi cennetidir” demiş olması gerekiyor.
Bu işlem, eskiden Bakanlar Kurulu kararıyla mümkün olabilirdi. AKP iktidarı, 2018’e yani partili Cumhurbaşkanlığı rejimini kuruncaya dek böyle bir liste ilan etmedi. Söz konusu yetki, 2018’den sonra Cumhurbaşkanı’na geçti ama o da vergi cennetlerinden oluşan bir listeyi yayımlamadı. Bu yönde bir Cumhurbaşkanlığı kararı ilan edilmedi.
Dolayısıyla, Türkiye’den vergi cenneti ülkelerde kurulmuş şirketlere yapılan ödemelerden, para transferlerinden vergi kesilmiyor. Bu, aslında devletin milyarlarca lira, yüzlerce milyon dolar kaybı anlamına geliyor. Hâl böyleyken, kayba uğradığını bile bile bir devletin neden vergi cennetleri listesini yayımlamadığı konusunda bazı tahminlerimiz olabilir.
Demek ki bu listeyi yayımlamamak, iktidarın ve iktidara yakın, onunla hareket eden büyük şirketlerin işine geliyor. Kamusal çıkarlar, yahut vergi adaleti, o bir avuç sınırlı şirketin çıkarlarının yanında nedir ki?