Şimdi nefesler tutulmuş beklenmekte ki, yarınki yıllık genel kurulda Merkez Bankası yönetimi, değişecek mi değişmeyecek mi?
Umulur ki, Merkez Bankası’na “siyasi” operasyon yapmayı düşünenler, “kredibilite” kavramından da haberdardır. Ve böyle bir operasyonun, “kriz” algısını tetikleyeceğinden de.
Gerçi, değişik zamanlarda faiz artırımı kararı nedeniyle, kapalı kapılar ardında, “Müslümanlık” hatırlatması yapıldığı söylentileri kulislerde yayıldığında, bu günlerin de geleceğini anlamalıydık. Yine de insan bu kadar “kör kör parmağım gözüne” bir “operasyon”a ihtimal vermek istemiyor.
Merkez Bankası’na vurmak Başbakan’ın hoşuna gitmenin ve paylamalarını azaltmanın garantili yolu… Bu yüzden, banka başkanlarının “Çok istiyorsanız değiştirin kanunu, ‘Merkez Bankası’nın hedefi büyümeye destek olmaktır’ maddesini koyun” izahını da umursayan olmadı.
Sonuç olarak: “Paralel yapı tasfiyesi”, bugünkü konjonktürün görünen gerekçesi olabilir. Ne var ki, Merkez Bankası’na dönük “operasyon” söylentilerinin gerçek sebebi, kurumun yasalarla korunan “bağımsızlığı” ve AKP iktidarları öncesinde verilmiş bu “bağımsızlık”tan duyulan alerjidir. O koltuklarda olmayı çok isteyen “birileri” ise olsa olsa birikmiş bu hoşnutsuzluğun güncel aktörleri.