Halkbank’ın iki açıklaması arasında bariz farklar var:
– İlk açıklamada “dış kaynaklı 3. parti bir yazılım” denirken, ikinci açıklamada “dış kaynaklı” ifadesi gitmiş, sadece “3. parti yazılım” kalmış.
– İlk açıklamada, sorunun 3. parti yazılımda “sistemsel ve operasyonel bir hata”dan kaynaklandığı belirtilirken, ikinci açıklamada “yazılımdan kaynaklanan hatalı döviz kurları” deniliyor. “Sistemsel ve operasyonel bir hata” ifadesi, taşıdığı öneme rağmen metinden çıkarılmış.
– İlk açıklamada “kısa bir süre için, Bankamız döviz kurları olması gerekenden farklı olarak yayımlanmış ve internet şubesi üzerinden hatalı kur seviyelerinden kısıtlı sayıda işlem yapılabilmiştir” denilirken ikinci açıklamada, “hatalı döviz kurları ile gerçekleştirilen müşteri döviz alım-satım işlemlerinin herhangi bir geçerliliği bulunmamaktadır” deniliyor.
– Halkbank’ın ilk açıklamada yer verdiği “kısıtlı sayıda işlem yapılabilmiştir” ifadesi, sosyal medyada büyük tartışmalara yol açtı. “Kısıtlı” işlemlerin açıklanması istendi. Hem sayı hem de tutar olarak.
Banka yönetimi, belki de “kısıtlı” kelimesinin yol açtığı infiale rağmen, bankacılık ve ceza hukuku prensipleri açısından bu işlemleri açıklamayı sorunlu buluyor.
Belki de ikinci açıklamada “kısıtlı” kelimesi bu yüzden kaldırıldı. Yerine “söz konusu işlemler nedeniyle bankamızın ve müşterilerimizin hiçbir şekilde kâr/zarar durumu oluşmamıştır” denildi.
Peki “kâr/zarar durumu oluşmamıştır” demek yetiyor mu?
3.72’den dolar alınıp alınmadığı, alındıysa işlemlerin iptal edilip edilmediğinin de belirtilmesi gerekmez mi?
Halkbank’ta yaşanan sorun yazılımla, dijital altyapıyla ilgili bir sorun bile olsa, bankanın iletişim sürecini iyi yönettiği söylenemez.
Bankacılık güven kurumu.
Toplumun zihninde soru işareti kalmaması gerekiyor…