‘Efelerin efesi, dünyanın en bitirim lideri, en dik duran siyasetçi’…
Yine çok sinirlenmiş, “Alman Cumhurbaşkanı ODTÜ’de garip garip şeyler konuştu. Bizimle konuştuğun gibi konuşsana. Kendilerine neler öğretildiyse onu ifade ediyor” diye buyurmuş…
Yetmemiş üzerine ötekileştirici, din düşmanlığını gıdıklayan bir tanımlama; “Bir zamanlar rahipti, hâlâ öyle sanıyor”.
Yetmedi bir de mezhepçi nefret söylemi: “Oradaki Aleviler’in diliyle konuşmak yakışmaz.” Yani demeye getiriyor ki, “Bu Hıristiyan rahibi eskisi, Aleviler’in dolduruşuyla, bilip bilmeden konuşuyor”.
Doğrusu bu diplomatik retoriğin hakkını Claudia Roth vermiş: “Küfürbaz bir tavırla Cumhurbaşkanı’nı azarlıyor. Bu açıkça kendi politik tarzındaki terbiye ve demokratik kültür eksikliğini gösteriyor.”
Şimdi gelelim işin esasına…
Hep aynı terane, ‘sandıkçı demokrasi’ mefhumlarından girecekler, dış mihraka bağlayacaklar, milli iradeden çıkacaklar. Almanya’da ‘yuvalanmış’ Aleviler’in ‘yanlış bilgilendirmeleri’ sonucu, bir Alman Türkiye’nin içişlerine karışmış olacak!
Sanki biz AB ile müktesebatımızı uyumlulaştırmıyormuşuz gibi (yoksa öyle mi!), sanki biz İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni imzalamamışız gibi…