Kadınlar ev, işyerleri ve dışarıdaki çevre kirliliğinden daha çok etkileniyor. Halk sağlığı uzmanı Prof. Dr. Çağatay Güler tam da bu nedenle çevresel bozulma ve çevre kirliliğinin, kadına yönelik şiddetin bir diğer boyutu sayılması gerektiğini söylüyor.

Çevreyi kirleten kimyasalların insan sağlığı üzerindeki kötü etkisini ortaya koyan binlerce çalışma yapıldı. Örneğin DDT, DDE gibi canlıkıranlarla (pestisit) meme kanseri arasındaki güçlü bir ilişki ortaya kondu. Bu zehirlerin, kadınlarda düşük riskini artırdığı biliniyor. Güler kadınları bazı işlerden uzak tutmanın sorunu çözmeye yetmediğini vurguladı: “Kadınlar günümüzde iş dışında da kimyasallarla en çok karşılaşan grup. Kadının çevresel etkilenimi öylesine kapsamlıdır ki, ‘kadın ve katı atıklar’, ‘kadın ve sıvı atıklar’ gibi başlıklar bile söz konusu olabilir. Kadının ithal edilen çiçeklerdeki canlıkıranlar ve kokmaları için püskürtülen organik kimyasallardan etkilenimi, maden işçisinin etkileniminden daha az riskli değil.”
Kirlilik sadece dışarıda değil. İç ortamda ısınma ve pişirme faaliyetleri veya başka nedenlerle oluşan kirleticiler de en az dışarıdakiler kadar zararlı. Konut içi kirliliğe kadınlar daha fazla hem maruz kalıyor hem de etkileniyor. Güler, “Evler neredeyse bir kimyasal havuzuna dönüşmüş. Kadınını fizyolojik özellikleri bütün bu etkilenimlerden daha kolay örselenmesine yol açıyor. Ailenin ekonomik durumu bozuldukça su, yakıt ve yiyecek niteliklerinin düşmesi nedeniyle yine kadının etkilenirliği artıyor.”
Kirliliğin etkisi kuşaktan kuşağa aktarılıyor
Çevredeki kirleticiler, kadında kanser, akciğer hastalığı ve üreme sistemi sorunları gibi ciddi sonuçlara yol açıyor. Önceden var olan hastalıklarını kötüleştiriyor. Kurşun, civa, kadmiyum, arsenik gibi ağır metaller, canlıkıranlar, salgıbozarlar, çözücüler ve evde kullanılan kimyasallar, düşük, zamanından önce doğum ve diğer gebelik sorunlarını artırıyor. Bunlar içinde en tehlikelisinin salgıbozarlar (doğurganlığı ve fetal gelişimi doğrudan etkileyen kirlilik etkenleri) olduğunu belirten Güler şöyle devam etti: “Bunlar erkek ve dişi eşey (üreme) hormonlarına benzediği için onun yerine geçen ya da onların etkilerini bozan maddeler. Kısırlık, üreme sistemi kanserleri, meme kanseri dâhil birçok tehlikeli sonuca yol açabildikleri gösterildi. Bunlar annenin yanı sıra anne karnındaki bebeği de olumsuz etkiler.”
Kız çocuklar hayat boyu olgunlaşacak yumurta taslaklarıyla doğuyor. Bu taslaklar etkilenmişse o kızın çocukları da etkileniyor. Kısacası anneannenin etkilenmesinin etkileri, torunlarını yani gelecek kuşakları da etkiliyor.
İklim değişikliği erkek ve kadınları birlikte etkilese de kadınlar üzerindeki etkisi daha farklı. Kadınları daha çok etkiliyor. Kadınların fiziksel, ekonomik, sosyal ve doğal kaynaklara erişim kısıtlılıkları iklim değişikliğine bağlı uyum kapasitelerini de azalttığını anlatan Güler, “İklim değişikliğinin doğrudan ya da dolaylı etkileri, kadınların beklenen yaşam süreleri dâhil birçok değişkeni olumsuz etkileyecek. İklimle ilgili hastalık salgınlarında kadınların oranı da daha yüksek.”
Kadının çevre bilinci tüm aileyi etkiliyor
Gelişmekte olan ülkelerin çoğunda yiyecek, yakıt ve besin sağlama işlerinde kadınların çalışıyor olması nedeniyle toprak, ısı ve orman kaynaklarının birincil kullanıcıları da onlar. Kadının aile üyelerinin tüketim alışkanlıkları, atık yükleri, enerji tüketimlerinde de belirleyici olduğunu belirten Güler, şöyle devam etti: “Kadının çevre bilinci diğer aile bireylerinin sağlığıyla yakından ilişkili. Bazı kaynaklar sürdürülebilir kalkınma süreçlerinde kadının önemini vurgulamayı seçer. Yine ekofeminizm, doğaları gereği kadınların doğaya erkeklerden çok daha yakın olduğu görüşünde. Bu nedenle çevreye annece ve özenli yaklaştığını ileri sürerler. Bir başka yaklaşımda yeni kuşaklarda çevre bilincinin kazandırılmasında kadının önemine ağırlık verilir. Kadının bakış açısı ve değerleri doğayı korumaya ve iyileştirmeye öncelik vermesi, doğa ve çevrenin geleceğine özen göstermesi nedeniyle az ya da çok erkeğinkinden farklı. Bu katkı kimi gelişmekte olan ülkelerde farkına bile varılmayan önemli bir etki. Çevreye duyarlı yeni kuşakların yetişmesinde kadının etkisi yadsınamaz boyutlarda.”