AKP iktidarı (Erdoğan Davutoğlu ikilisi) ve bir ‘parti devleti’ne çevirdiği ‘devletin kurumları’ bir yandan ‘Başşar Esad rejimi’ni devirmek amacıyla “Suriye muhalefetine destek” gerekçesiyle, diğer yandan ve asıl olarak ise Rojava’daki gelişmeler üzerine Kürtlere karşı ‘Selefi Cihadi’ örgütlerle yoğun ilişkilere girdiler.
Türk güvenlik ve istihbarat birimleri üzerinden yürütülen bu yoğun ilişkiler sonucu, o örgütler de Türkiye’nin ‘içine’ girdi.
Suriye Kürtlerine karşı kim savaşıyor ise o desteklendi. Özgür Suriye Ordusu’nu destekliyormuş gibi yaparak, el Faruk Tugayları’ndan (Müslüman Kardeşler etkisinde Homs kökenli bir örgüt idi. Daha sonra büyük ölçüde IŞİD’e iltihak etti) Nusra’ya uzanan yelpazede, kim Kürtlerle (PYDYPG) çatışıyorsa, ona destek verildi.
… Uzun lâfın kısası, Türkiye topraklarının IŞİD’in ‘av alanı’ haline gelmesi, IŞİD ile Kürtler arasındaki çatışmanın Türkiye topraklarının içine de yayılması, kan dökülmesi, can kayıpları, bütün bunlar; AKP iktidarının inatla sürdürdüğü ‘yanlış Suriye politikası’nın kaçınılmaz sonuçlarıdır. Bu politikadan vazgeçilmez ve geri dönülmez ise, sonuç, ‘Türkiye’nin Suriyelileşmesi’ olacak.