• SANAT
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11'i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • SPOR
  • VPN HABER

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Cenaze siyaseti: Dünya savaşlarında böylesi görülmedi

02/01/2016 19:56

 

mehves evin kelle sbMEHVEŞ EVİN

mehvesevin@diken.com.tr

Yılbaşından bir gün önce, sanatçı ve aydınlardan oluşan kalabalık bir grupla Diyarbakır’a gittik. Batılı, ünlü isimlerin gelişinin şerefine Sur’a çıkan Gazi caddesindeki abluka 17 saatliğine kaldırıldı.


Kafileyi arkadan takip eden akrep ve TOMA’larla Sur’a yürüyüşte, aylardır sokağa çıkma yasakları ve artan şiddetle iç içe yaşayan halk, bizi alkışlıyor, “Yaşasın Sur’un direnişi” sloganları atıyordu. İnşaat işçileri el sallıyor, yaşlı kadınlar zılgıt çekiyor, fırsattan yararlanıp dükkanını açabilen esnaf şaşkınlıkla bu küçük gösteriyi izliyordu.

Sanırsınız ki işgal altındaki bir şehre giren barış gücüyüz…

Oysa tek yaptığımız, canı burnunda yaşayan, ne işi, ne evi, ne de güvenliği kalan Diyarbakırlıların hislerini, tanıklıklarını dinlemek. Onlar, Türkiye’nin başka bölgelerinden gelen bir ses, bir dokunuşun önemini dile getirirken eziliyor, küçülüyorsunuz.

İnsan kendi çocuğunu sevmeye utanır mı?

Diyarbakır’ın daha güvenlikli mahallelerinde yaşayan iki genç kadınla sohbet ediyoruz. Bunca ölüm ve acı varken “Kendi çocuklarımızı sevmeye utanır olduk” diyorlar.

Her tanıklık, bu korkunç savaş halinin sadece küçük bir parçası.

Suriçi’ndeki Anadolu lisesine giden, daha doğrusu artık gidemeyen kız öğrencinin “Artık okuluma gitmek istiyorum!” derken hıçkırıklara boğulması… Suriçi’nden göç eden, her gece başka evde misafir olmaktan utanan, okul bahçesinde oynarken vücudu asitli maddeyle yanan kızın annesinin çaresizliği… Zırhlı araçlarla gezen gazetecilerin aksine, polisin kafasına namlu dayadığı yerel gazetecinin “Bizim böyle bir şansımız yok” deyişi…

Ve acıdan yüzü kaskatı kesilmiş, üniversite öğrencisi oğlunun cenazesini günlerdir almaya uğraşan babanın tevazusu…

Dünya savaşlarında dahi cenazeye saygı gösterilirdi. Çanakkale Savaşı’nda cenazelerin kaldırılıp gömülmesi için savaşa gün içinde ara verildiği hikayelerini hepimiz biliriz.

Ama 2015 Türkiyesi’nde bu bile yok. Çatışmada öldürülenler sokak ortalarında, okul bahçelerinde çürümeye bırakılıyor.

‘Sizin canınız bizim için kıymetlidir’ dediler, açlık grevine başladılar

Barış grubu adına valiyle görüşen heyet, İsa Oran (21) ve Mesut Seviktek’in (25) cenazelerinin alınması için talepleri iletti. Diyarbakır Valisi’nin tek yapabildiği, cenazeyi alacaklara güvenlik güçlerinin ateş etmeyeceğini söylemek.

Ne var ki savcılık, ailelerden ölümleri durumunda, devletin sorumlu olmadığına dair bir kağıt imzalamalarını istemiş.

Bu nasıl bir istekse.

Üstelik Suriçi’ndeki operasyonu yürüten güvenlik timi, ailelere “Valilik kararı bizi bağlamaz” diyerek güvenlik filan sağlayamayacaklarını belirtmiş.

Yazar Nurcan Baysal’ın, ailelere İHD’yle gidip cenazeleri almayı teklif ettiğinde aldığı cevap, iç burkucu: “Bir de sizlere bir şey olursa biz bu vicdan azabıyla yaşayamayız, sizlerin bir güvenlik garantisi verilmeden gitmenizi uygun görmüyoruz. Sizin canınız bizim için çok kıymetlidir.”

Sevitek ve Oran’ın aileleri, cenazelerini almak için açlık grevine başladı.

İsa’nın ‘suçu’ üniversitede stand açmaktı

Hendekleri tartışırken Kürt gençlerinin neden YDG-H’ye katıldığını anlamaya çalışmaktan çok uzağız.

Cenazesi Sur’da kalan 21 yaşındaki İsa, 9 Eylül Üniversitesi’nde okuyordu. Üniversitede Azadiya Welat gazetesi dağıtmak için stand açtığı için defalarca gözaltına aldı, hakkında dosyalar açıldı. Haksızlıklar ve ayrımcılık, onu üniversiteden uzaklaştırdı. Belki de bu yüzden Sur’daydı; başka umudu kalmadığı için silaha sarılmanın tek yol olduğuna inandı.

Devletin ve çok bilmiş medya muhtarlarının görevi, “Ama hendek, ama PKK” diyerek parmaklarını doğrultmak değil. IŞİD’in Batı’da yaptığı terör saldırıları için “Ama onların ne yaşadığını, uğradıkları ayrımcılığı, nasıl bu noktaya geldiğini anlamak lazım” denebiliyorsa aynı empatiyi kendi ülkende neden kurmak neden bu kadar zor?

Taş atan çocuklar nasıl bu noktaya geldi?

Dün taş atan çocukların, bugün hendeklerin arkasında olduğu söyleniyor. Unutulan, meselenin taş atmaktan ibaret olmadığı ve yakın zamana kadar bu çocukların hapse yollandığı…

Bundan 7-8 yıl önce, taş atan çocuklarla ilgili yazı dizisi hazırlarken, Cizreli bir anneyle konuşmuştum. Eteklerinde üç küçük çocuk vardı, 11 yaşındaki en büyük oğlu ise bir sabaha karşı eve yapılan operasyonla tutuklanmıştı. Haber alamıyordu. Suçu? Sokaktaki bir gösteride ‘görülmek.‘

Yasanın değişmesiyle taş atan çocuklar serbest bırakıldı. Kimbilir atıldıkları o hapislerde neler yaşadılar, nasıl bir devlet algısına sahip oldular?

Bunları tartışmadan, bilmeden ukalalık yapmak, 18-20 yaşlarındaki çocukları vatan haini yerine koymakla bu işin içinden nasıl çıkılır?

Cevabı Suriçi’nde, Cizre’de çürüyen cenazelerde değil, çürüyen vicdanlarımızda aramalı…

Kategori:Agora

Tüm yazılar: Mehveş Evin

SON HABERLER

X'te (Twitter) erişim sorunu

Sosyal medya platformu X’e (Twitter) erişim sorunu yaşanıyor.

Platforma girildiğinde ana sayfa yenilenmiyor ancak bildirimler güncelleniyor.

Napoli şampiyonluğu kutluyor: En az 39 yaralı

İtalya Serie A’da 202-2025 sezonu şampiyonu Napoli’nin şampiyonluk kutlamalarında en az 39 kişinin yaralandığı bildirildi.

Borsada manipülasyon soruşturması: Ünsal Ban dahil üç şüpheli tutuklandı

Borsada manipülasyon soruşturmasında eski Türk Hava Kurumu Üniversitesi rektörü Ünsal Ban’ın da olduğu üç şüpheli tutuklandı.

Fransa'da elektrik kesintisi: Cannes'da film gösterimi yarıda kaldı

Fransa’nın güneyindeki Alpes-Maritimes bölgesindeki farklı kentlerde elektrik kesintileri yaşanıyor. Kesintiler nedeniyle 78’inci Cannes Film Festivali’nde bir filmin gösterimi de yarıda kaldı.

Pentagon, Güney Kore'den asker çekme iddialarını yalanladı

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), Güney Kore’de konuşlu binlerce ABD askerinin geri çekilmesinin değerlendirildiği haberlerini yalanladı.

Kürt'ün felaketi Türk'e müjde olamaz
Türk Hava Yolları'na açık mektup! Ya da bir kurumsal sefalet hikayesi

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 2 bin 762 gündür hapiste

YAZARLAR

Bir uyanışın tarihi: 19 Mayıs

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Elinden çıkanı kulağın duysun

Mustafa Dağıstanlı

Ali Özgentürk için: Böyle mi olmalıydı!

Ayhan Tinin

Çocuk, sınırsızlıkta değil, sınırda büyür

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Yazalım da ne yazalım nasıl yazalım!

Murat Sevinç

Senyör Amicis'in gazına geldim 

Behzat Şahin

Özel, İmamoğlu ve Yavaş'ın 'özenli' açıklamaları üzerine…

Murat Sevinç

GÜNÜN 11’İ

Berkant Gültekin: Bahçeli bir bakıma tüm sırrı ve gizemi bozdu

Gündüz Vassaf: Gün, Harvard'la dayanışmanın günü

Mithat Fabian Sözmen: İşçi sınıfının taraftarlığı anonimliğe, edilgenliğe ve seyirciliğe mahkum

Selin Nakıpoğlu: Diyanet iktidarın emrindeki politik bir aygıt

Cihan Tuğal: Uluslararası ilişkileri aile ilişkilerinin belirlediği bir döneme mi giriyoruz?

Recep Genel: O mis kokulu salatalıklar, domatesler, marullar bizi yavaş yavaş öldürüyor

Rahmi Turan: Erdoğan'a 'ömür boyu cumhurbaşkanlığı' sağlanmak için çalışmalar olduğu iddiaları var

Timur Soykan: Türkiye'de yaşamak vahşi bir dolandırıcı ormanında hayatta kalmaya benziyor

Onur Çanakçı: 'Faizle değil, üretimle büyüme' anlayışının uygulanması şart

Özgür Müftüoğlu: Lozan dahil kurucu belgeler tartışılabilmeli!

Umur Talu: Adalet adına feryadı olan da kendine bakacak

  • 9 SORUDA
  • YAZARLAR
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DİKEN ÖZEL
  • DİKEN'E TAKILANLAR
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • KEYİF
  • MEDYA
  • POPÜLER BİLİM
  • SANAT
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 10 YAŞINDA
  • Künye
  • İletişim
  • Gizlilik ilkeleri
  • Çerez politikası

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi

×