17 Aralık’ın hesabı sorulursa, sıranın 25 Aralık’a geleceği pekâlâ biliniyor. Erdoğan Bayraktar’ın -sonradan pişmanlık dilekçesi verdiği- “Soruşturma dosyasında var olan ve onaylanan imar planlarının büyük bir bölümü SayınBaşbakan’ın onayıyla yapıldı” cümlesi, kulaklarda hâlâ çınlıyor.
Bu cümlelerin Yüce Divan’da tekrarlanması endişesi, 4 bakanın elindeki en büyük silah olarak parıldıyor. Bunu “kumpas”, “darbe planı” olarak gösterip üstüne mahkemeden aklama kararı çıkarttırıp sonra da bakanları Yüce Divan’a göndermekteki garabete izahat bulunamıyor. Seçim kampanyasına eşlik eden bir Yüce Divan yargılaması mı, yoksa suçluların bile bile kollanması mı, tercihi arasında sıkışan iktidar, kararı geciktirdikçe geciktiriyor. Dünkü panik içinde erteleme kararı da derde deva olmuyor.
Korkunun ecele faydası yok. Hep yazdık yine yazalım: Bu çapta bir dosyayı kapatmaya hiçbir partinin, liderin, mahkemenin, Meclis’in gücü yetmez. Yargılamama kararı, suçluları aklamaz, sadece o kararı veren partiyi, lideri, mahkemeyi, komisyonu, Meclis’i suça bulaştırır.