23 Nisan gününün haberleri şunlardı: Başbakan, 1915 olaylarıyla ilgili taziye mesajı yayımladı, “Acımız ortak” dedi. Ataşehir’de 11 anaokulundan 520 öğrenci, topluca namaza götürüldü. Meclis’te konuşan Pervin Buldan, “Sayın Öcalan’la başlatılan diyalog süreci artık müzakereye dönüştürülmelidir” dedi. Başbakan’ın koltuğuna oturan öğrenci, törene başörtülü öğretmeni ile geldi.
Yaşayanlar hatırlar: 1990’lar Türkiyesi’nde bu haberlerin her biri bir darbe gerekçesiydi. Ermeni meselesi… Çocuklara din eğitimi meselesi… Kürt meselesi… Türban meselesi… Önceki gün, Türkiye’nin zihnindeki tüm tanıdık tabular, adeta geçit töreni yaptı. Kıyamet kopmadı.
Türkiye tabularından arınıp normalleşiyor mu? Yoo.. Sadece yeni tabular, eskileriyle yer değiştiriyor. Cumhuriyeti korumakla görevli askerlerin tabuları farklıydı. Cumhuriyetle sorunu olanların tabuları farklı… 28 Şubat’ta askerin merkez medyadan beklentisi, kendi hassasiyetlerinin topluma yansıtılması, kendi müdahalelerinin saklanmasıydı.
Merkez medya, emredileni yaptı. Bugün “merkez”i, Erdoğan teslim aldı. Aynı medya, inanılmaz uyum yeteneği ve yeni patronunun talimatıyla aynı işleve soyunuyor: Dünün öcüleri, “başörtülü öğretmen”di, “zorla namaza götürülen çocuklar”dı, “Sayın Öcalan”dı.
Bugünün öcüleri “çapulcular”, “paralel devlet”, “faiz lobisi”, “vaiz lobisi”, vs…
Dün, askerin yargıya, medyaya, üniversiteye, bürokrasiye müdahalesi görmezden gelinirdi; bugün aynı ayrıcalıktan Erdoğan yararlanıyor. Dün, “Askerin morali bozulmasın” diye TSK’nin hataları kamuoyundan gizlenirdi; bugün askere vurmak serbest, polisin moralini bozacak haber yapmak yasak… Ve yeni tabu: “Yolsuzluk”…