Erdoğan’ın iç dünyasını tahmin edebiliyoruz artık… Peki neden bu tahammülsüzlük?
En küçük eleştiride “Bana ha…” diye diklenmeler? Bir evrensel hukuk dersini, “Misafire yapılır mı”, “İnsanlığa sığar mı” türünden hissi alınganlıklarla göğüslemeler? “Kendi görüşü öyle olabilir, biz farklı düşünüyoruz” deyip geçmek yerine deplasmanda fark yemiş takım psikolojisiyle “Sen elbet bizim elimize düşersin” ruh haline bürünmeler?..
Eleştiri sahibinin “paralel”liğine dair kanıtlar, radikal dönemine ait fotoğraflar peşine düşmeler?.. Neden bu herkesten itaat, iltifat, itikat beklemeler? Gelmeyince öfkelenmeler?..
“Narsizmden…”
Psikolog Aycan Esenergül’ün Cumhuriyet’teki harikulade makalesinden anladığım o…
Esenergül, “Narsis kişilik bozukluğu”nun ipuçlarını -özetle- şöyle sıralıyor: “Narsisin her konuda bir fikri vardır ve hep haklı olduğuna inanır. Herkesten yetenekli ve üstün, olağanüstü bir kişilik olduğunu sanır. Başkaları da öyle görsün ister. Onay, beğeni, övgü bekler. O nedenle sadece kendisine koşulsuz biat edenlerle yakınlık kurabilir. Egosunu besledikleri sürece onlara rütbe verir. Beklediği övgü gelmediğinde veya eleştirildiğinde bozulur. Öfkesini akılcı bir filtreden geçirmeden, kontrolsüzce yansıtır. Karşı çıkanları aşağılamakta, cezalandırmakta, suçlamakta, değersizleştirmekte tereddüt etmez.”
Narsis kişilik ile otoritenin buluşması patlayıcıdır. Zararsız narsisin, “Nasıl olur da beni beğenmezler” serzenişi, iktidarda “Bana nasıl itaat etmezler” diklenişine dönüşür. Ve iktidar sahibi, itiraz sahibini ezmeye çalışır. “Ayna ayna, söyle bana, benden iyisi var mı” sorusuna “Var” diyen cüretkâr ağızlar, muhalif meydanlar kapatılır. Son itiraz da bastırılana kadar baskı artırılır.