Yasak nedeniyle içeriğini okuyamasak da pekâlâ biliyoruz ki, fezlekelerde büyük bir vurgunun kanıtları, tanıkları, belgeleri var. İhaleye fesat karıştırma var, rüşvet karşılığı iş takibi var. İktidar sahiplerinin vakfı için zorla bağış toplamalar var. Şahsi çıkar için yasa çıkarmalar, resmi belgede sahtecilik yapmalar, yasak yapılaşmalar, rant parasını paylaşmalar var. TÜRGEV operasyonları, medya havuzları, Alo Fatih hatları var. Başbakan’ın yazlığı için türlü çeşit kumpas kurulması var. El Kadı’lar var, Usame Kutub’lar var, Rıza Sarraf’lar var. Ve tüm bunları yazmamızı engelleyen bir yayın yasağı var. Dedim ya; dilsiz tanığız.
Başbakan, bir grup işadamına zorla bağış yaptırıp bir medya grubunu satın aldırmakla suçlanıyor. Bakanı, komisyon karşılığı buna aracı olmakla, işadamları ihale karşılığı para koymakla itham ediliyor. Medya havuzunun oluşumuna dair o küfürlü konuşmalar, nakit transferleri, para nakilleri belgelerle, fotoğraflarla sabit. Bu havuzdan bir yandaş medya inşa ediliyor; Başbakan, kendisini başkan yapacak kampanyayı oradan yönetiyor. Ancak o havuzun böyle oluştuğunu söylemek yasak. Meclis denetimi ise seçim sonrasına kaldı. Böylece Başbakan, dava açıldığında, Cumhurbaşkanlığı’nın dokunulmazlık zırhına bürünmüş olmayı umuyor.
Böylesine kritik bir seçim arifesinde, yarışan adaylardan biri hakkındaki bu kadar önemli suçlamalardan haberdar olmak, halkın hakkıdır. Anayasa Mahkemesi, yayın yasağını kaldırmalı, fezlekeler ortaya çıkarılmalı, konu Meclis’e taşınmalıdır. Çankaya, yolsuzluğa sığınak olamaz. Suçlular, er ya da geç yargılanacaktır.