Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
The Economist’in ilk hasta adam tarifinin üzerinden 25 yıl geçti. Ve The Economist 2023 yılında yeniden sordu “Almanya yine Avrupa’nın Hasta Adamı mı Oldu?”
Özellikle son birkaç yıldır homurdanmalar başlamıştı büyük sermaye gruplarınca, Almanya sanayisizleşiyordu. Özellikle, otomotiv ve kimya gibi enerji yoğun sektörlerden enerji fiyatlarına, vergilere, bürokrasiye, işgücü maliyetlerine ilişkin baskılar ve tehditler artmaya başlamıştı. Kimya devi BASF yılın başlarında açıklamıştı Almanya’da bazı üretim hatlarını durduracağını/kapatacağını, binlerce kişiyi işten çıkaracağını. BASF iflas etmiyordu elbette, ancak bir tek Almanya’da kâr edememişti. Şirket tüm yatırımlarının yüzde 40’ını Çin’e yapacağını duyurdu. Çünkü, Asya-Pasifik bölgesinin küresel kimya pazarının yaklaşık yüzde 70’ini oluşturacağını ve küresel satışlarının yarısından fazlası ve kimyasal üretimdeki küresel büyümenin yaklaşık dörtte üçünün bu durumda yalnızca Çin’den geleceğini öngörüyor şirket.
Benzer bir senaryo Volkswagen için de geçerli. Şimdilerde Almanya, VW’nin olası işten çıkarmaları ve fabrika kapatmalarıyla çalkalanıyor. Aylardır toplu iş sözleşmeleri sürüyor. 1994 yılından beri uygulanan, yüz kızartıcı bir şey olmadığı sürece işçilerin işten çıkarılmalarını engelleyen İş Güvencesi sözleşmesinin feshedileceği duyuruldu önce, sonra Almanya’da bazı fabrikaların kapanması olasılığı.