Ekonomide göreceli olarak en rahat ayları geride bıraktık. Göreceli olarak dememin çeşitli sebepleri var. Yaz aylarında enflasyon, mevsimsel etkilerden dolayı daha düşük artar (Örneğin geçmiş yıllarda yazın gıda fiyatları düşerdi). Ayrıca Temmuz ayında, maaş, ücret ve aylıklara yapılan yüksek artışlarla enflasyonun satın alma gücü üzerindeki etkisi bir miktar geri alınmıştı. Ödemeler dengesi açısından da yaz ayları enerji faturasının düşük, turizm kaynaklı yurt dışından para girişinin yüksek olduğu bir dönemdir. Ancak tüm bu fırsatların kur, enflasyon ve iç talep odaklı çok etkin kullanıldığını söyleyemeyiz.
Peki, kışa girerken bizleri neler bekliyor?
Olasılıklar içinde; artan faiz oranları, krediye sınırlı erişim, yüksek enflasyon, ekonomide yavaşlama ve işsizlikte artış gibi senaryolar bizi bekliyor. Detaylandırmak gerekirse…
Merkez Bankası, yıllık enflasyonun 2024 ortasına kadar %60 ve üzerinde seyretmesini beklediğini açıkladı. Ben de yapmış olduğum tahminlerle, tüketici enflasyonunun önümüzdeki yılın ilk yarısında %70 civarında zirve yapmasının olası olduğunu düşünüyorum. Enflasyonun bileşenlerine baktığımızda ise kur şoklarının geçişkenliğinin arttığını, hizmetler sektörü başta olmak üzere fiyatlarda katılığın arttığını görüyoruz. Ayrıca artan faizlere rağmen yükselmeye devam eden enflasyona karşı kamuoyunun güvenini tesis etmek de oldukça zorlu bir sınav olacaktır.
Dr. Burcu Aydın Özüdoğru’nun yazısı