CANAN COŞKUN
canancoskun@diken.com.tr
@canancoskun
İstanbul’daki Okmeydanı Cemevi’nde 2014’te cenaze törenine katılmak üzere bekleyen Uğur Kurt’u öldüren polis Sezgin Korkmaz’ın yeniden yargılanmasına yarın (10 Ekim) başlanıyor.
Korkmaz, ilk yargılama kapsamında Nisan 2017’de 12 bin 100 liraya mahkum edilmişti. Anayasa Mahkemesi (AYM) geçen martta Kurt’un yaşam hakkının ihlal edildiğine karar vererek Korkmaz’ın yeniden yargılanmasına karar verilmişti.
‘Bu bir insanlık davası’
AYM’nin kararı doğrultusunda Korkmaz, yarın İstanbul 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde hâkim karşısına çıkacak. Kurt’un eşi Narin Kurt, “Vicdanı olan veya bu davanın bu şekilde sonuçlanmasından rahatsız olan herkesi duruşmaya davet ediyorum” diyor.
Narin Kurt, yeniden yargılamayla ilgili Diken’e şunları söyledi:
“Bu davanın adı Uğur Kurt davası ama, aslında bu bir insanlık davası. Evden dışarı çıktığınız zaman can güvenliğinizi korumakla yükümlü olan insanların canınıza kast ediyor olması ve bunun adalet karşısında bir cezasının olmaması tehlikeli bir durum. Vicdanı olan veya bu davanın bu şekilde sonuçlanmasından rahatsız olan herkesi duruşmaya davet ediyorum, özellikle siyasetçileri.
Bizim istediğimiz masum bir insanın öldürülmesinin cezada karşılığı neyse onun verilmesi. İlk yargılamada verilen ceza bizi daha da yaraladı. Kayınpederim kahrından öldü, kayınvalidem ikinci kez kansere yakalandı. Ben babasız çocuk büyütmeye çalışıyorum. Babasının eksiğini tamamlayamıyorum. Bunları canımızı korumakla yükümlü birinin yüzünden yaşıyor olmak bizi derinden üzüyor. Umarım bu defa adalet yerini bulur ve adalet terazisinin havada kalan kısmında olmayız.”
Nasıl öldürüldü?
Yeniden yargılama öncesinde üzerinden dokuz buçuk yıl geçmiş olayın soruşturma ve yargılama aşamasında neler yaşandığını hatırlayalım.
Uğur Kurt, 22 Mayıs 2014’te bir cenaze törenine katılmak üzere Okmeydanı Cemevi’nde beklerken zırhlı araçtan inen polis Sezgin Korkmaz’ın ateşlediği silahla hayatını kaybetti.
Çağdaş Hukukçular Derneği avukatları, olay yaşanır yaşanmaz soruşturmayı yürüten dönemin Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu savcısı Hasan Yılmaz’dan olay yerinde keşif yapılmasını talep etti. Buna karşın olay yerinde inceleme yapılmadı, ‘güvenliğin sağlanmaması’ gerekçe olarak gösterildi. Savcı Yılmaz, olayı gören tanıkları da dinlemedi. Bunun yerine bir polisin ifadesini tanık sıfatıyla aldı.
Kurt’un öldürüldüğü gün dönemin başbakan yardımcısı Bülent Arınç, Kurt’un ‘seken kurşunla yaralanmış olsa bile’ sorumluların adliyeye çıkarılmasını arzu ettiğini söyledi.
Keşif yapılmadı
Yılmaz, olay yerine bir gün sonra gitti, cemevi bahçesinde inceleme yaptı. Keşif sırasında Kurt ailesinin o dönemki avukatları, mahallelinin topladığı üç adet 9 mm çaplı boş kovanı savcıya teslim etti. Savcı Yılmaz, o gün cemevi başkanı Zeynel Şahin’i tanık olarak dinledi. Şahin, polislerin dört beş kişilik bir grubu kovalarken cemevine doğru gaz kapsüllerinin atıldığını, Kurt’un başından vurulduktan sonra polislerin sağa sola ateş etmeye devam ettiğini, ambulansın gelmesini bekledikleri 25 dakikada polislerin cemevine doğru gaz fişeği atmayı sürdürdüğünü söyledi. Daha sonra basın sözcüsü başsavcı vekili Ateş Hasan Sözen, ‘güvenlik gerekçesiyle yeterli inceleme yapılamadığını, yeniden inceleme yapılacağını’ açıkladı.
Olay ‘polisin görevi sırasında’ olmuş
Kurt’u öldüren silahı ateşleyen polisin kimliği bir hafta sonra tespit edildi, bunun üzerine soruşturma savcısı Hasan Yılmaz, ‘olayın görevin ifası esnasında meydana geldiğini’ savunarak valilikten şüpheli TEM polisi Sezgin Korkmaz hakkında soruşturma izni istedi. Yılmaz, ‘şüpheli polisin meşru müdafaa kapsamında ve saldırıyla orantılı hareket ettiğini’ ifade etti, soruşturmayı da ‘taksirle öldürme’ suçundan yürüttü.
Kurt’un yaşamını yitirmesine bir polis neden olduğu halde soruşturma Memur Suçları Soruşturma Bürosu’na devredilmedi, Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu soruşturmayı devam ettirdi. Daha sonradan savcı Yılmaz’ın Kurt’un otopsisine de katılmadığı ortaya çıktı.
Valiliğin olaydan bir ay sonraki soruşturma izin yazısında polis Korkmaz’ın ‘mesleki tecrübesizliğinden korku ve paniğe kapılarak atış yaptığı’ öne sürüldü. Valiliğin soruşturma izni vermesine karşın polisin ifadesi hemen alınmadı. İstanbul başsavcılığı Temmuz 2014’te ‘kararın henüz tebliğ aşamasında olduğunu, kararın kesinleşmesini müteakip şüpheli polis memurunun savunmasına başlanacağını ve soruşturmanın kaldığı yerden devam ettirileceği’ni belirtti.
MOBESE bozukmuş
Emniyet, Şişli emniyetine yazı yazarak cemevinin önüne gören MOBESE kamerasının görüntülerini istemişti. Gelen cevapta MOBESE kamerasının arızalı olduğu savunuldu.
‘Sıkma’ uyarısından sonra 20 el atış
Kurt’un öldürüldüğü gün olay yerinde bulunan kişilerin çektiği görüntüler temmuz ayında ortaya çıktı. ‘Akrep‘ diye tabir edilen zırhlı araca isabet eden molotof kokteylinden sonra bir polisin beş kere “Sıkma” diye bağırdığı ancak polisin yaklaşık 20 el atış yaptığı duyuluyordu. Ayrıca, silah seslerinden sonra cemevinin bulunduğu yönden gelen bir yurttaş “Adam düştü” diye bağırıyordu. Polis de karşılık olarak, “Tamam amca tamam. Kusura bakma. Hakkını helal et” diyordu. Yurttaşın ambulans çağrısı üzerine polis, “Görmüyor musun? Adam bir şey attı” diyor, yurttaş “Tamam haklısın” diye karşılık verince polis, “Ya yürü git evine. Mal mal konuşma” diyordu.
Üç buçuk ay sonra keşif
Keşif ancak üç buçuk ay sonra yapılabildi. Korkmaz’ın ifadesiyse ancak ağustosun sonunda alınabildi. Korkmaz, ifadesinde kendisine “Sıkma” diye yapılan uyarıyı duymadığını, cemevinde birinin vurulduğunu söyleyenlere ‘terör örgütü taktiği’ diyerek inanmadığını söyledi. Korkmaz, olaydan 1-2 dakika sonra Okmeydanı’ndan ayrılarak Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi’ne gittiğini anlattı. İçinde bulunduğu zırhlı aracın kamerası daha sonradan Korkmaz’ı gerçek olmayan beyanlarda bulunduğunu ortaya çıkaracaktı.
Önce öldürdü, sonra GBT yaptı
Korkmaz’ın içinde bulunduğu zırhlı aracın kamerası 31 Temmuz 2014’te araçtan sökülerek savcılığa teslim edildi. Kameranın çektiği görüntülerin ortaya çıkmasıysa Şubat 2016’yı buldu. Bu sırada emniyet, ‘başka görüntü kayıt cihazı bulunmadığından toplumsal olaylara müdahale esnasında görüntü kaydı alınamadığını’ ileri sürerek kamerayı istemişti. Emniyetin istediği kameranın çektiği görüntülerde Korkmaz’ın da aralarında olduğu polisler Cemal Kamacı Spor Kompleksi otoparkında aracın çektiği görüntüleri izliyordu. Polisler, Kurt hakkında Genel Bilgi Toplama (GBT) işlemi yapıyordu.
İddianame hazırlandı
Soruşturma Ekim 2014’te tamamlandı. Savcı Hasan Yılmaz’ın hazırladığı iddianamede, polis Korkmaz’ın ‘taksirle ölüme neden olma’ suçundan iki yıldan altı yıla kadar cezalandırılması istendi. İddianamede, Korkmaz’ın beş kere “Sıkma” diye uyarıldığına ilişkin hiçbir ifade yoktu. Savcı Yılmaz’a göre,Korkmaz ‘meşru müdafaa koşulları altında’ silahını, Cafer Karabayır olduğu değerlendirilen eylemciye yönelterek ateş etmişti. Halbuki soruşturma aşamasında ortaya çıkan belgeler, Karabayır’ın orada olmadığını göstermişti. İddianamede, Korkmaz’ın molotof kokteylli eylemden dolayı ‘orantılı olacak şekilde görev silahıyla karşılık verirken’ Uğur Kurt’u vurduğu belirtildi. İddianame ilk başta asliye ceza mahkemesine gönderildi, ancak mahkeme, şüpheli polisin ‘olası kastla öldürme’ suçundan yargılanması gerektiğini ifade ederek davayla ilgili görevsizlik kararı verdi. Bunun üzerine iddianame İstanbul 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.
20 kg dediği silah 1,5 kg çıktı
Yargılama 20 Mart 2015’te başladı. Hep tutuksuz olarak yargılanan Korkmaz, ilk duruşmada zırhlı aracın içindeki bilye atan silahı 20 kilo olduğu için kullanmadığını söyledi, ancak silahın ağırlığı 1,5 kilo olarak tespit edilmişti.
Emniyet kameranın kablosunu kesmiş
Yargılama aşamasında emniyetin Kurt’un öldürülmesini net bir şekilde gören zırhlı aracın kamerasının kablolarını kestiği de ortaya çıktı. Görüntülerin incelemeye çalışan Adli Tıp Kurumu (ATK) kabloların kameranın çıkış noktasına çok yakın yerden kesilmesi nedeniyle inceleme yapamamıştı. Emniyet, bunun üzerine zırhlı aracı ATK’ya göndermek zorunda kaldı.
Saatinin kordonu kopmuş
Dava sürecinde Korkmaz’ın avukatı Tolga Yurdakul, Kurt’un annesi Güllünaz Kurt’tan duruşmada çıkan arbedede kendisini darp ettiği ve saatinin kordonunu kopardığı gerekçesiyle şikâyetçi oldu. Bunun üzerine anne Kurt hakkında ‘basit yaralama’ ve ‘hakaret’ suçlamasıyla üç buçuk yıla kadar hapis istemli bir dava açıldı. Anne Kurt’tan şikâyetçi olan avukat Yurdakul aynı zamanda Armutlu’da Dilek Doğan’ı evinde öldüren polis Yüksel Moğultay’ın ve İzmir’de polis kurşunuyla yaşamını yitiren Baran Tursun davasında sanık polisin avukatıydı.
İyi hal indirimli para cezası
Dava, 25 Nisan 2017’de sonuçlandı. Dava sürecinde mahkemenin heyeti de birçok kez değişmişti. Hâkim Erdoğan Şimşek başkanlığındaki heyet, polis Korkmaz’ı 10 eşit taksitle ödenecek 12 bin 100 lira adli para cezasına çarptırdı. Mahkeme, daha önce hiç görmediği Korkmaz’ın ‘duruşmadaki tutum ve davranışları’nı lehine indirim nedeni olarak kabul etti. Korkmaz’ın avukatı Yurdakul, söz konusu cezaya itiraz etti, itirazının reddedilmesi durumunda da para cezasında 6’da 1’den, 3’te 1’e kadar indirim yapılmasını talep etti.
Düz hâkimliğe getirilince emekli oldu
Burada mahkemenin başkanı Erdoğan Şimşek için bir parantez açalım. Şimşek, bu mahkemedeki görevinden sonra İstanbul 37’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görevlendirildi. Burada Barış Akademisyenleri ve Sözcü gazetesi davalarına baktı. Sözcü davasında Cem Küçük, Hüseyin Gülerce, Fuat Uğur, Ersoy Dede’ye ‘hissiyata dayalı tanıklık’ yaptırdı. Şimşek, 2018’de yaz kararnamesiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi daire başkanlığı görevine getirildi. Şimşek, 2022 yaz kararnamesiyle düz hâkimliğe getirilince Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Sekreterliği’ne emeklilik dilekçesi verdi. Şimşek, emekli olduktan sonra Pozitif Varlık isminde bir şirket kurdu.
AYM’den hak ihlali kararı
Uğur Kurt’un eşi Narin Kurt, yargılama aşaması tamamlandıktan sonra AYM’ye başvurdu. AYM, Aralık 2022’de başvuruyu karara bağlayarak Kurt’un yaşam hakkının ihlal edildiğine hükmetti, ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için dosyanın yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verdi. AYM’nin kararında, olayla ilgili görüntülerin mahkeme heyeti tarafından izlendiği ancak bu konuda bir bilirkişi incelemesi yapılmadığı aktarıldı. Davanın hükmünün de hâkim değişiklikleri nedeniyle başka bir mahkeme heyeti tarafından verildiği belirtildi.