AYŞEGÜL KASAP
aysegulkasap@diken.com.tr
@aysegul_kasap
Muğla’nın Milas ilçesindeki Akbelen Ormanı’nda, muhalefetin ‘beşli çete’ olarak adlandırdığı iktidara yakın şirketlerden Limak’ın da ortak olduğu YK Enerji’ye ait kömür madeni işletmesi için üçüncü bilirkişi raporu hazırlandı.
Raporda, ormanın kömür madenciliğine uygun olduğu öne sürüldü. İkizköy Çevre Komitesi, rapor için “Gerçeği yansıtmıyor” diyerek itiraz etti. Heyette yer alan altı bilirkişi hakkında da ‘görevi kötüye kullanma’ gerekçesiyle suç duyurusunda bulunuldu. Yeni bilirkişi heyetiyle keşif talep edildi.
Diken’e konuşan İkizköylülerin avukatı Arif Ali Cangı, ikinci bilirkişi raporunda ‘ekolojik yıkım’ vurgulanırken, üçüncü raporda bu durumun görmezden gelindiğini söyledi.

7 Eylül 2021’deki ilk bilirkişi keşfinde hakimin avukatlara hakaret etmesi nedeniyle avukatlar Arif Ali Cangı, İsmail Hakkı Atal ve Şiar Rişvanoğlu reddi hakim başvurusunda bulunmuştu.
1 Mart’taki ikinci keşfinden hemen önce Resmi Gazete’de yayımlanan maden yönetmeliğindeki değişiklikle birlikte, tapuda zeytinlik olarak kayıtlı alanlarda madencilik faaliyetlerinin önü açılmıştı.
İkinci keşfin raporu mayısta sunulmuş, madencilik faaliyetlerinin orman ekosistemini tamamen yok edeceği kabul edilmiş, ‘ekolojik yıkım’ vurgusu yapılmış ama aynı zamanda bölgedeki tüm kömürün çıkarılabilmesi için Akbelen Ormanı’nın madenciliğe açılması gerektiği de savunulmuştu.
İkizköylüler rapora itiraz etmişti. Bunun üzerine üçüncü bilirkişi keşfi 8 Ağustos’ta yapılmıştı.
56 adet zeytinli tarla
Muğla Valiliği İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’nün 24 Mayıs tarihli inceleme raporuna göre, maden bölgesinde ‘tüm eksikliklere rağmen’ 56 adet zeytinli tarla olduğunu tespit edildi. Zeytinliklerin olması tek başına maden yapımının hukuka aykırı olduğunu göstermeye yetiyor.
Zeytinciliğin ıslahı yönetmeliğine göre “Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az üç kilometre mesafede zeytin ağaçlarının bitkisel gelişimini ve çoğalmalarını engelleyecek kimyevi atık, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez.”
Bilirkişi bu yönetmeliği ‘takmayıp’ raporda “Bölgedeki zeytin ağaçlarının çoğunun 70’li yıllarda verilen maden ruhsatlarından sonra dikildiğinden korunması gerekmez” dedi.
‘Bilimsel değil’
İkizköylülerin avukatı Cangı’ya göre bu ‘bilimsel dürüstlükten uzaklaşılmış’ bir rapor: “İkinci raporda bahsedilen ‘ekolojik yıkımı’ tamamıyla görmezden gelmişler üçüncü raporda. Ziraat mühendislerinin değerlendirmeleri evlere şenlik. Zeytinliklerin yaşıyla termik santralin yaşı karşılaştırılmış. Ben böyle rapor görmedim.”
Orman mühendisleriyse raporda Akbelen Ormanı’nını ‘odun ormanı’na indirgemiş.
İkizköylülere göre ‘ormana bakış açısının sadece maddi (parasal) olduğu’ kabul edildi: “Oysa orman, içerisindeki zengin canlı varlığıyla, yaydığı oksijenle, oluşturduğu yeraltı barajıyla çok önemli bir ekosistemdir ve yeniden oluşması, aynı sayıda veya daha fazla ağaç dikilmesiyle hemen oluşmamaktadır. İnsan ömrüyle ölçülemeyecek kadar uzun zamanda ormanlaşabilmektedir.”
‘Uzman görüşler dikkate alınmadı’
Cangı bu raporun objektif olmadığını savundu: “Bu rapor doğrudan doğruya Akbelen Ormanı’nına kömür maden ocağı için kılıf hazırlamak için hazırlanmış rapor. Zira Akbelen Ormanı’nın ekolojik bir koridor olduğu göz ardı edilip önceki raporlarda ekolojik yıkımdan bahseden değerlendirmeler yok sayıldı. Aynı zamanda bizim tarafımıza sunulan bu hassas bölgenin korunmasına dair uzman görüşleri de dikkate alınmadı, sadece ve sadece YK Enerji’nin parasıyla aldığı, düzenlettirdiği raporları esas alan bir rapor. Bu nedenle itirazlarımızı yaptık.”

Bir önceki rapor çürütülemedi
Biyolojik çeşitlilik flora ve fauna yapısı açısından bu rapor bir önceki raporla taban tabana zıt.
Üçüncü raporda “Dava konusu orman alanının ve yakın çevresi yasal/resmi olarak herhangi bir koruma statüsüne sahip değildir” dendi.
Önceki bilirkişi raporundaysa “Alanda yürütülecek maden faaliyeti sonucunda şüphesiz ki söz konusu orman ve içerisinde var olan ekosistem geri dönüşümü olmayacak şekilde ortadan kalkacaktır” denmişti.
Yeni rapor bir önceki raporun aksini iddia etse de önceki raporu çürütecek hiçbir bilimsel değerlendirmeye yer verilmedi.
TKİ raporu yok sayılmış
Raporda hem dava konusu bölgede akifer (su veren jeolojik birim) olmadığı belirtilmiş hem de düşük akifer olduğu ve hatta bazı yerlerin akifer olduğu anlatılmış. Bu birimlerin su vermediği de iddia edilmiş. Oysa ki bu birimde açılmış çok sayıda sondaj kuyusu ve keson kuyu var. Hatta bölgede köylüler bu suyu tarımda kullanıyor.
Jeoloji bilirkişisi, bölgedeki yer altı sularının maden nedeniyle azalarak tükenecek olmasının hangi jeolojik nedenlerle uygun olduğunu hiçbir yerde belirtmemiş.
Ayrıca, madencilik faaliyetinin Muğla’nın Bodrum ilçesinin içme suyu kaynağı su kuyularını olumsuz etkileyeceği ‘TKİ Geli-Akbelen Karacahisar ( Milas-Muğla) Linyit Sahaları ve Yakın Dolayındaki Hidrojeolojik Koşulların Mevcut Verilere Dayanılarak Linyit Madenciliği ve Bodrum İçme Suyu Kuyuları Açısından Değerlendirilmesi’ raporunda açıkça ortaya konmuşken, bilirkişi bu raporu dikkate almamış.
ÇED pas geçilmiş
184 sayfalık raporun sadece iki sayfası ‘Çevre Mühendisliği Bilim Dalı Değerlendirmesi’ için ayrılmış. Ama bu iki sayfada da Akbelen Ormanı’nın maden ocağına dönüşmesi halinde çevresel etkilerinin ne olacağına ilişkin hiçbir değerlendirme yapılmamış.
Bilirkişi yasayı uygulanamaz hale getirmiş
Cangı ‘bilirkişi kurumunun bu derece aşındırılmış olmasının’ bir yaptırımı olması gerektiğini savunuyor.
Avukat şöyle konuştu: “Savıcılığa bu nedenle suç duyurusunda bulunduk. Savcılık araştırmayı yapsın ve hakem bilirkişilerden görüş alsında ve bilirkişilerin yazdığı bilim dünyasında görüldün. Bu basit bir olay değil. Verdikleri raporla o bölgenin ölümüne yol açan bir değerlendirme yaptılar. Üniversitelerine ve meslek odalarına da şikayette bulunacağız. Hiç kimsenin yaptığı yanına kar kalmasın. Bu bilimsel bir rapor değil. Eğer öyleyse aksi düşünceyi çürütmesi gerekiyor. İki rapor alındı. Özellikle ikinci raporda ekolojik yıkıma dair ciddi tespitler var. Akbelen Ormanı’nın ekolojik koridor olduğu ve ormanın ortadan kalkmasıyla bölgedeki canlıların doğudan batıya kuzeyden güneye geçemeyeceğine dair bir değerlendirme vardı. Bu raporların aksine bir bilimsel görüşü varsa bilirkişilerin onları çürütmesi gerekiyor. Ama onları görmezden geliyor. Bizim teknik olarak sunduğumuz raporları görmezden geliyor. Kendisine göre bir değerlendirme yapmaya kalkıyor.”
Kanunun etrafından dolanmış
Cangı bilirkişilerin zeytinciliğin ıslahı kanununun arkasından dolanmak için çok yoğun çaba harcadığını da söyledi: “Yasayı uygulanamaz hale getirmiş. Oysa o yasanın uygulanması tamamen mahkemeye aittir. Bilirkişilerin hukuki yorum yapması yasaktır. Bilirkişinin reddini gerektirir. Mahkemenin de buna eyvallah dememesi lazım. Zira mahkemenin kendi işine bilirkişi karışırsa eğer mahkemeye ne gerek var o zaman? Bilirkişi sadece kendi teknik uzmanlık alanında görüş bildirir. Diğer hukuksal değerlendirmeyi ve sonucu hakim yapar, bilirkişi yapmaz. Bilirkişiler ‘Davacıların Akbelen Ormanı’na maden ocağı açılmasına ilişkin tarım ve orman bakanlığının iznin iptali için talepleri uygun değildir’ demişler. O zaman mahkemeye ne gerek kaldı ki? Bu doğrudan doğruya hüküm vermektir. Bir ‘Gereği düşünüldü’ dememişler. Her şeyi yazmışlar. Bu kadar taraflı bir rapor düzenlemezler. Hiçbir güveniriliği yok.”

‘Akbelen Ormanı’nı vermeyeceğiz’
İkizköylüler Akbelen Ormanı’nı vermemeye kararlı: “Öbür tarafta siyasetten desteğini almış mali durumu gücü olan bir şirket var diye bu taraf olarak boş değiliz. Sonuna kadar mücadele edeceğiz”
İkizköy Çevre Komitesi son olarak şunları kaydetti: “Akbelen Ormanı’nı korumak için 500 gündür tuttuğumuz nöbetteki gücümüzü haklılığımızdan alıyoruz. Herhangi bir bilimsel anlayış ve yaklaşımdan uzak hazırlanan bilirkişi raporunu hazırlayan kişilerle ilgili delilleri, verileri çarpıtarak ve gizleyerek, somut gerçekliğe aykırı bilirkişi raporu düzenleyerek, bilirkişilik görevini kötüye kullandıklarından suç duyurusunda bulunduk. Kömür madeninin ve santralin yıkıcı etkilerini yıllardır iliklerimize kadar yaşayan biz İkizköylüler, haklı davamızdan ve mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Yaşam alanlarımıza sahip çıkmaya devam edeceğiz, Akbelen Ormanı’nı vermeyeceğiz!“
Ne olmuştu?
Akbelen Ormanı’ndaki 740 dönümlük alında bulunan ağaçlar Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerini işleten Limak Holding ve İÇTAŞ ortaklığındaki YK Enerji tarafından kesilmek istenmişti. Nedeniyse termik santrallere linyit sağlayacak açık maden ocağı yapmaktı. Şirket bunun için gerekli izin belgelerini de almıştı ama İkizköylüler karara itiraz etmiş ve 22 Nisan’dan itibaren nöbet tutmaya başlamıştı.
17 Temmuz’da Orman Genel Müdürlüğü’nün ekipleri Akbelen Ormanı’na gelerek ağaç kesmeye girişmişti. Ancak köylüler ekipleri engellemişti.
28 Temmuz’da başta Manavgat olmak üzere Türkiye’nin birçok yerinde yangınlar çıkmış ve uzun süre havadan destek sağlanmadığı için kontrol altına alınamamıştı. Bu yerlerden biri de Muğla’ydı. Yöre halkı yangınlara müdahaleyle ile uğraşırken bu kez de YK Enerji tarafından tutulan işçiler adeta fırsat bu fırsat diyerek ağaçları kesmişti. Yangınları bahane eden şirket işçileri bir 105 ağaç kesmişti.
Yangınlarla boğuşan İkizköy halkı, ağaç kıyımına karşı eylem başlatmış, bölgeye jandarma gönderilmişti. Jandarma erleri nöbet tutan köylülere orantısız müdahalede bulunmuştu.