Cumhurbaşkanı kürsüde. Sorsanız üniversite kampüsü açıyor. Adını da koymuş: Marmara Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Külliyesi! “Okullara siyaset girmesin” derken, “stadyumda sloganın ne işi var” diye sorarken, daha dün “Mustafa Kemal’in askeriyiz” diyen teğmenleri bile hedef alırken, üniversite binasında muhalefettekilere ağzını geleni söylüyor. Mayıs seçimlerinden girip Gezi Parkı’ndan çıkıyor, 28 Şubat’tan girip mülteci meselesinden çıkıyor. Deseniz ki “burası üniversite”. Yani konuşmanın, düşünmenin, tartışmanın en özgür olması gereken yer. En arkadan biri el kaldırsa, “bence öyle değil” dese başına geleceği biliyoruz: Akşamına tutuklanma haberini okuyacaktık. Haliyle ortada inşaat var, bina var, hoca var ama üniversite yok!
Ciddi çalışmaların gösterdiği gibi, 12 Eylül rejimi Türk üniversitelerine ne yaptıysa Erdoğan rejimi de aynını yaptı. Üzerine beton dökülmüş düşünce dünyası, işsizlikle-hapishaneyle-sansürle-jurnalcilikle-liyakatsizlikle sınanan fikirler, yetişmiş aklın ülkeden çıkışı, Boğaziçi gibi kurumsal okulların yıkımı, üniversite açılışının müteahhit ihalesi-esnaf müjdesi olması… Sonuçta da tabeladan ibaret üniversiteler, kasiyerliğe kargoculuğa mecbur bırakılmış lisans mezunları, itibarsız akademik titrler…
1990’larda kavga dövüş özgürlüğe doğru yürüyen ülke de üniversitesi de bugünün yanında Kuzey Avrupa demokrasileri gibi kalıyorsa sorumlusu belli. Biliyorum, hemen “türban” diyecekler… Arşiv görüntülerini açıyorum, 1990’ların Türkiyesi’nde Beyazıt Meydanı’nda İslamcılar türban için gösteri yapıyor, Grup Yorum sahneye çıkıyormuş. Bugün Beyazıt Meydanı’nı ancak güvercinler görebiliyor, Grup Yorum üyeleri hapishanede ölüyor. Arka sıralarından parmak kaldırılan ülkemizi yarattığımız gün üniversitelerimiz de özgür olacak.