Türk dünyasının büyük potansiyeli olduğu halde, yeterince değerlendirildiğini söylemek zor. Bu konuda, bağımsızlıklarının 30. yılını kutlayan Türk Cumhuriyetleri’nin halen çok atak, çok istekli olduğunu söyleyemeyiz. Türkiye’nin de bu konuda ne güçlü bir ekonomik, bürokratik, politik, diplomatik, akademik, entelektüel hazırlığı var ne de bu yönde güçlü bir arzusu. Ülkemizde Soğuk Savaş ezberleri ve alışkanlıkları çok güçlü. Beş Türk Cumhuriyeti ise gerek Rusya, gerekse Çin’le olan ilişkileri nedeniyle daha temkinli davranıyorlar.
Türk Cumhuriyetleri’nin aralarındaki bağları güçlendirmek için elimizde dil, tarih, kültür gibi güçlü bağlar var. Ama yetmiyor. Bunların yanına ekonomiyi, ticareti eklemek şart. Ulaşım ve iletişim kanallarını çoğaltmak, çeşitlendirmek; gümrük birliği benzeri bir yapı kurmak, bilimsel, teknolojik alanlarda işbirliğini geliştirmek de zorunlu.
Türkiye’nin Türk dünyasına ilişkin kapsamlı, tutarlı, gerçekçi politikaları olmadıkça, bu tür heyecan verici zirvelerden, kalıcı ve uzun erimli sonuçlar çıkması zor.