Başörtülü diş hekimliği öğrencisi Dilara Çiçek’e bu nedenle kongrede görev verilmemiş…
Yine başörtülü olduğu için bir gazetecinin eşi TSYD havuzuna alınmamış…
Ve son olarak Kara Harp Okulu’ndan mezun olan teğmenlerin yemini elbette iktidar-muhalefet arasında tartışma yaratmış…
Tam sokak röportajında iktidara oy verenler hakkında ‘sert’ cümleler kuran Dilruba Kayserilioğlu’nun, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’le görüşmesi ve 30 Ağustos kutlamalarında protokolde misafir edilmesi konuşulurken, üst üste “28 Şubat zamanında çok sevilen haberler” bombardımanı yaşandı neredeyse!
Erdoğan’ın ‘kutuplaştırmaya tepki’ açıklaması geldi: “Gerilimi körükleyen, kutuplaştırmayı derinleştiren, 85 milyonun fertleri arasına nifak duvarları ören her türlü yaklaşımı reddediyoruz.”
Özgür Özel’in tutumu da net: “Dilara’nın geleceği de Dilruba’nın geleceği de bize emanet.”
Yok, bu olayların, tartışmaların “maksatlı”, “planlı”, “kasıtlı” olduğunu söylemiyoruz, memleket toprağı bu tartışmaları yaratma konusunda verimli…
Ancak herhalde şu soruyu ve yanıtını unutmadan izlemeli bunları: Kadının kıyafetinden, askerin kılıcından, ‘milleti kutuplaştırarak’ siyaseten kim yarar sağladı, kim zarar etti?
20-25 yıldır…