ECE PİROĞLU
ecepiroglu@diken.com.tr
@EcePIROGLU
Sinemaseverler için ‘sonbaharın habercisi’ olan Ayvalık Uluslararası Film Festivali’ne ilk gününden itibaren Ayvalıklıların ilgisi yoğundu. Beş gün boyunca filmden filme koşarken, Ayvalık’ın birbirinden renkli sokaklarında sinemaya gönülden bağlı insanlarla karşılaşıp, sohbetin dibine vurduğumuz festivalden geriye güzel anılar kaldı…

Seyir Derneği tarafından bu yıl ikincisi düzenlenen Ayvalık Uluslararası Film Festivali, yarın sona eriyor. Filmlerin birbiriyle yarışmadan izleyiciyle buluştuğu festivalden akıllarda iyisiyle kötüsüyle bütün hafta boyunca konuşulan filmler kaldı.
Film festivallerini büyük şehirlere sıkışıp kalmaktan kurtaran festival bu yıl izleyicilerine, Cannes, Venedik, Toronto gibi festivalleri dolaşan ve ödüllerle dönen 57 yapımdan oluşan bir seçki sunmuştu. Türkiye ve dünya sinemasından yılın merakla beklenen filmlerini izlemek isteyenler hafta boyunca Vural Sineması ve Sanat Fabrikası’na akın etti.

Her yaştan yurttaşın yoğun ilgisini çeken festival, sinemacılarla izleyicilerin buluşma noktası oldu. Filmden çıkan izleyiciler, sevdiği bir yönetmen ya da oyuncuyla tanışıp sohbet etme imkanı yakaladı.
Festival aynı zamanda genç sinemacılara verdiği destekle de ön plana çıkıyor. Ayvalık sokaklarında, sinema gişelerinde sıkça karşılaştığımız gençler Türkiye’nin farklı üniversitelerinden sinema eğitimi alan öğrencilerdi. Genç Sinema programı kapsamında festivalde çalışma deneyimi kazanan öğrenciler, bir yandan da çeşitli atölyelerde eğitim alarak ve yönetmen, yapımcı, oyuncularla buluşarak profesyonel sektör deneyimi kazandı.

Festivalin genç sinemacılara desteği öğrencilerle de sınırlı değildi. Genç sinemacıların yetişmesi ve teşvik edilmesi konusundaki amacı doğrultusunda o yıl içinde sinema alanında gösterdiği başarıyla dikkatleri çeken bir sinemacıya verilen 50 bin lira değerindeki ‘Yeni Bir … Ödülü’ne bu yıl ‘Sanki Her Şey Biraz Felaket’ filmiyle Umut Subaşı layık görüldü.
Natalie Portman ve Julianne Moore’un harika oyunculuk performansı sergilediği ‘Bir Skandalın Peşinde’ (May December) filmiyle açtığımız festivalde sırasıyla yerli ve dünya sinemasından örnekler izledik.
Eski kocanın gölgesi üzerinde bir hayat: Cam Perde
Bunlardan bir tanesi ise Fikret Reyhan’ın İstanbul Film Festivali’nde ‘Jüri Özel Ödülü’nü kazanan ‘Cam Perde’siydi.

Reyhan, eski kocasının gölgesini hayatında sürekli hisseden Nesrin’in hikâyesini seyirciyi diken üstünde tutarak anlatan filmiyle ilgili “Nesrin hiçbir patriyarkanın etkisi olmadan çocuğuyla bir şekilde hayatını kurmaya çalışıyor. Bizim filmi izlerken hissettiğimiz stresin Nesrin gibi kadınların rutini olduğunu hissettirmek istedim. Düşünsenize bir gölge var peşinizde. Hayatınız bir noktadan sonra normalleşiyor ama size her an zarar verebilecek bir gölge” açıklamasını yaparken filmde Nesrin karakterini canlandıran Selen Kurtaran da seyircilerden gelen ‘güçsüz kadın’ eleştirilerine “Nesrin’in güçsüz bir karakter olduğunu düşünmüyorum. Toplumsal kodlara ve yaşadığı ortama hâkim. Toplumsal kodları omuriliğinde hisseden bir kadın aynı zamanda. Onun şartlarını düşünerek değerlendirmeye çalıştım. O noktada da anne olması benim için önemli bir nokta. Kendine ve çocuğuna zarar gelmemesi için her şeyi yönetmeye çalışan bir hâlde aslında, güçsüz bir kadın değil” sözleriyle yanıt verdi.

‘Hatice gibi düşünmeyi’ öğreten film
Festivalin ‘Kadınlar Nasıl Başarıyor’ seçkisi kapsamında gösterilen Murat Erün’un ‘Hatice’ belgeseli bir başarı hikayesi sunuyor. En fazla yedi-sekiz yıl yaşayacağı söylenmesine rağmen 42 yaşına basan SMA hastası Hatice Özkan’ın, maruz kaldığı ayrımcılıklar ve haksızlıklara rağmen hayattan kopmayışını, inatla sınırları aşmaya çalışmasını konu alan belgeseli izlemeye Özkan ve ailesi de geldi. Özkan, hikayesinin herkese ilham olmasını istiyor: “İnsanlar beni izlesin istedim. Bunu da en doğru kişi ile yapmam gerekiyordu. Beni anlaması gerekiyordu. Murat abi ilk ziyarete geldiğinde sohbet ettik, ben ne hayal ettiğimi ona anlattım, beni anladığını gördüm ve anlamış.”
İran’dan gelen sese kulak ver
Geçen yıl Venedik Film Festivali’nde yarışan, İran hükümetinin tüm yasaklarına rağmen sinema yapmaya devam eden Cafer Panahi’nin gerçek ve kurmacanın iç içe geçtiği fim i ‘Ayı Yok’u gönlümüz isterdi ki Panahi’yle birlikte izleyelim ancak İran hükümeti tarafından yurt dışına çıkışı yasaklanan Panahi aramızda olamadı. Filmi uygulayıcı yapımcısı Nader Saeivar, kurgucusu Amir Etminan ve yürütücü yapımcısı ve filmde rolü olan Sinan Yusufoğlu’yla birlikte izledik.

İran hükümeti tarafından film çekmesi yasaklanan Panahi, filminde kendi hikayesine bizleri de dahil ediyor. Biz Panahi’nin hikayesini izlerken o sırada filmin başrol oyuncularından birisinin İran’da tutuklandığı haberi geliyor. Hapisten daha yeni çıkan Panahi ve sektörden bir çok ismin de tutuklamalara karşı çıkmak için hapishane önünde eyleme başladığını öğreniyoruz. Konuşmakta zorlanan Nader Saeviar’ın ağzından çıkan şu cümlelere kulak vermeliyiz: “İran size büyük tecrübe olsun, İran’da geçenler sizin başınızdan geçmesin.”