Bize yepyeni bir şey lazım yoksa vurulup gitmek, harcanıp gitmek, suçsuz tutukluluk, sabahları yüz yıkamak kadar rutine dönüyor memlekette.
Bile bile, göre göre içinde debelendiğimiz hal bu yüzden saç baş yolduruyor.
En önemli kriz adaletsizlik.
İktidarı boş tencere götürmedi, adaletsizlik iktidarı koltuğa bağlıyor.
Memleketin sonu da ekonomik krizden değil adaletsizlikten geliyor. Doğaya, insana, yaşam hakkına olan adaletsizlikten.
Adaletsizlik normlarla yenilecek durumda değil. Neye değer verileceğinin altını iyi çizmek gerekiyor.
Hala ana muhalefetin başkanı kim olsun, o mu olsun, bu mu olsun tartışması ile dönen ekranlar saç baş yolduruyor. Ne olacaksa olsun gözüm, kim olacaksa olsun asıl bu adaletsizlik ne olacak?
Biz ne olacağız? Ana muhalefet tasvirimizin onlarca yıldır aynı olması da bir norm değil mi?
Bizim yeni bir “ana muhalefet” yaratmamız gerekiyor, muhalefetin başı yani, hem toplumsal hem siyasi.
Adalet çatısında birleşmiş, bagajlarını bırakmış, odağını belirlemiş, şiddet karşısında yaratıcı bir eylemliğe ulaşmış, şiddetsizliği yeniden bir öğreti olarak oraya koyabilecek bir muhalefet.
Bildik slogan temposundan, bir araya gelip megafonla okunan kağıtlardan, on basın mensubunun izlediği masa etrafına toplanmış kurum temsilcilerinin açıklamalarından, sen de imza ver diye dolaşan ve asla 10 milyonu bulmayan, bulsa da hiçbir işe yaramayan imza kampanyalarından bahsetmiyorum.
Bir etiketi “trending topic”e sokmaktan ibaret bir şey değil.
Keşke tespitlerle saatler harcanan, en iyi sözü söyleme çabasıyla boy gösterisine dönen, bıkkınlıkla bir dahaki gündem anca belirlenip kapatılan seminerler, toplantılar, paneller yerine, gençlerin katılımıyla “Adaletin İnşası” çalıştayı yapılsa. Sert bir moderatör -meclis başkanından hallice- çalıştay kurallarınca, kapatsa mikrofonu geçmişin bagajını açanlara, sözü boşa uzatanlara, herkesin bildiğini yeniden anlatmaya kalkanlara.
Sadece ve sadece yaratıcı çözümler üzerine konuşulabilse.